Başında kasketi, elinde sazıyla odamıza girdi:
- Merhaba ağam, ben geldim.
"Hoş geldin" dedik:
- Sen sazını hiç elinden bırakmaz mısın?
Güldü:
- Doğduğum zaman babam sazını göbeğimin üstüne koymuş... Kendimi bildim bileli sazımı elimden bırakmadım.
***
Seveni çok mu çok.
Arayanı soranı "bizim ilimize gel, konser ver" diyeni de çok. Ama "cebinde kaç parası var" diyecek olursanız...
Ağam, bu dünyaya çıplak geldik, öteki dünyaya 5 metre kefenle gideceğiz... Gelirken bir şey getirmedim ki, giderken bir şey götüreyim... Fakire fukaraya, yetime dula bir hayrım oluyorsa, benden mutlu insan mı var?
***
Sonra "yalan" diye devam etti:
- Para da yalan, pul da yalan... Mal da yalan, mülk de yalan... Şöhret de yalan... Aaah ağam ah... Yalan dünya... Yalan ki ne yalan.
***
"Mutlu musun Neşet Usta" dedik.
Yanıt vermedi.
Aklına ne geldiyse geldi.
Hüzünlendi.
"Yalan" dedi.
Ardından da ekledi:
- Yalan dünya... Yalan ki ne yalan.
Ve "döktürdü... Hem de ne döktürme."
***
Cahildim dünyanın rengine kandım,
Hayale aldandım boşuna yandım,
Seni ilelebet benimsin sandım,
Ölürüm sevdiğim zehirim sensin,
Evvelim sen oldun ahirim sensin.
***
Hep sen mi ağladın hep sen mi yandın,
Ben de gülemedim yalan dünyada,
Sen beni gönlümce mutlu mu sandın,
Ömrümü boş yere çalan dünyada.