Yaşar Okuyan yaptığı temasları "birlikte hareket ettiği kadroya" anlatıyordu. Tabii "hepsine" değil. "Yukarıdaki" isimlere. Ve "proje" yavaş da olsa, "olgunlaşıyordu."
***
Okuyan bir gün Güniz Sokak31'in kapısını çaldı. Bir başka gün, ORAN'daydı.
Süleyman Demirel'i de ziyaret etti, Rahşan Ecevit'i de. Onlara "bilgi sundu."
Demirel de, Rahşan Hanım da "aktif siyasetin dışındaydılar ama..."
Okuyan yine de "bilgileri olsun" istedi.
Yaşar Okuyan'ın son durağı ise "yine aktif siyasetin dışındaki bir isimdi."
Prof. Dr. Necmettin Erbakan.
Görüşme Hoca'nın Balgat'taki evinde oldu. Vakit akşamdı. Mevsim kıştı, dışarıda kar yağıyordu. Okuyan 2 saat Hoca'nın evinde kaldı.
Prof. Erbakan "projeye çok büyük bir ilgi" gösterdi. "Arkadaşlarınıza selamlarımı, sevgilerimi, saygılarımı, muhabbetlerimi götürün" dedi. Yerel seçimde AKP karşısına "tek adayla çıkılması fikrini" gönülden destekledi.
Görüşmenin sonuna doğruydu.
Prof. Erbakan "aziz ve muhterem Yaşar bey kardeşim" dedi:
- Siz Anavatan Partisi'nde çok üst görevlerde bulundunuz.
- Evet Hocam.
- Muhterem Erkan Mumcu beyefendiyi yakından tanırsınız.
- Elbette.
- DYP'de de bulundunuz... Sayın Süleyman Soylu beyefendi ile de hukukunuz var.
- Elbette Hocam.
- Sizden çok rica ediyorum... Gidiniz, ikisini de kulaklarından tutunuz, benim önüme getiriniz.
- Anlamadım Hocam.
- Ben ikisine de gerekeni söylerim... Bu muhteşem projenizi desteklemelerini sağlarım.
Okuyan başladı gülmeye...
Soylu ile Mumcu'ya "Hoca sizinle görüşmek istiyor" denebilirdi de...
"Kulaklarından tutup getirmek" de neyin nesiydi?
Okuyan gülünce Prof. Erbakan da güldü.
"Yaşar bey kardeşim" dedi:
- Biz eski dostuz.
Okuyan "hem de nasıl" diye Hoca'nın sözünü kesti:
- 12 Eylül 1980 İhtilali'nden sonra hapishane arkadaşlığımız bile var.