Malatya'nın Yeşilyurt ilçesinde "caminin önündeki meydanda" yürürken...
"Esnaftan biri" bağırdı:
- Dur, gitme!.. Onbaşıoğlu'nun kirazını yemeden nereye?
Hemen bir "tepsi" aldı.
Bir avuç vişne, iki avuç kiraz üç avuç kayısı:
- Buyur ye!.. Burası Yeşilyurt, kirazı ye bütün dertleri unut.
***
Adı Mehmet Özdemir.
"Onbaşıoğlu" derseniz, kim olsa size onu gösterir. "Muhtarın oğlu" diye sorsanız da olur.
"Bölgede" en iyi kiraz Yeşilyurt'ta yetişiyor.
"Onbaşıoğlu" da, ilçenin öğretmeni de, taksi şoförü de, imamı da "aynı şeyi" söylüyor:
- Bizden bir iyi kiraz çıkar, bir de meşhur adam... Profesör... Sanayici... Sanatçı.
Ve başlıyorlar saymaya:
* Şahinler Holding var ya... Buralı.
* Ahmet Çalık var ya... Buralı.
* GAP Tekstil... Kölünk... Karagöz... Büyük tekstilciler... Buralı.
* Prof. Mesut Parlak'ı tanır mısınız?... Buralı.
* TV'de program yapar, Kenan Işık... Buralı.
***
- Ey Yeşilyurtlular... Siyaset için ne diyorsunuz?
- Bey biz ne desek boş.
- Neden?
- Bizim lafımızın da, verdiğimiz oyun da bir hükmü yok ki... Biz ne dersek diyelim, sonunda Ankara'dakilerin borusu ötüyor... Onun için beyim, siyaset konuşmayı bırakın, kirazımızı yemeye bakın.
- Sağ olun... Dokunur.
- Hayır dokunmaz... Bakın, afişte ne yazıyor?
- Ne yazıyor?
- Reçetesiz ilacımız, Dalbastı kirazımız.