Necati Çetinkaya bir zamanlar "OHAL (Olağanüstü Hal) Bölge Valisiydi."
Göreve başlayınca talimat vermiş:
- Gideceğim il, ilçe, belde ve köylerde kimse benim için kurban kesmesin.
***
Çetinkaya kurban kestirmemiş ama...
Hayli "kurban hikayesi" de dinlemiş.
Sadece birini anlatalım.
***
Bir gün, bir vali, bir beldeye gidecekmiş.
Halk toplanmış.
"Ne keselim" diye.
Jandarma geliyor, şerefine "koç" kesiliyor.
Kaymakam gelince "dana."
Ya vali beye "ne kesilecek?"
"Ona da damızlık öküz uygun olur" kararı alınmış.
***
Uzaktan toz, duman içinde resmi araç görününce "koca öküz kesilmiş."
Ama araçtan vali değil "korumaları" inmiş:
- Vali bey yolda, geliyor.
Ama vali bey oraya buraya, sağa sola, başka beldelere de uğradığı için...
Oldukça gecikmiş.
Yaz sıcağında "koca öküz şişmiş."
***
Neyse vali bey gelmiş.
Koca öküz parçalanmış, pişirilmiş.
Vali bey bakmış ki "et kokuyor."
Belde halkına "bu nedir" demiş.
Halk, soruyu, "neden zahmet edip de koca öküzü kestiniz" diye algılamış.
Ve "afiyet olsun vali bey" sesleri yükselmiş:
- Size layık olan budur.