Dün CNN Türk'teki "5 N 1 K" programında, Cüneyt Özdemir'in konuğuyduk... Eski Bakan'lardan Korkut Özal ve Zaman Gazetesi' nin Genel Yönetmeni Ekrem Dumanlı ile birlikte.
Konu "Başkanlık Sistemi" idi.
Ve de "Cumhurbaşkanlığı seçimi."
Programda da söyledik, Başkanlık Sistemi artık "geç kalmış bir tartışma."
Zira "giderek kan kaybedecek ve iç çekişmelerin içine girecek olan" siyasi iktidarın, böylesine "ağır bir konuyu" gündeme getirmesi güç.
Getirse, "sonuç alması güç."
Ama isterse getirir.
Ve yeni "gerilimlere", yeni "polemiklere" yelken açar.
***
Turgut Özal Çankaya'ya çıktı ama "mutlu olamadı."
Ve "Başkanlık Sistemi" istedi.
Süleyman Demirel Çankaya'da "kendine göre bir çalışma düzeni kurdu ama..."
O da "Özal gibi düşünüyordu."
Başkanlık Sistemi'ni gerekli görüyordu. Şimdi ise Recep Tayyip Erdoğan zaman zaman "Türkiye'ye Başkanlık Sistemi gerekir" gibisinden sözler ediyor.
Fakat bir türlü "sözün gerisini getirmiyor."
***
Madde 1:
Tayyip bey 2002'de "çok güçlüydü."
"Anayasa değiştirecek kadar" güçlü.
Arkasında "kamuoyu desteği" vardı.
Üstelik, TBMM'deki tek muhalefet partisi olan CHP'nin lideri Deniz Baykal da "sivil bir Anayasa" istiyordu.
Tayyip bey "işte o dönemde" Başkanlık Sistemi'ni tartışmaya açabilirdi.
Bugün artık "çok geç."
***
Madde 2:
2002'de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer "Çankaya'nın yetkilerinin çok olduğundan" yakınıyordu.
Bu amaçla "Anayasa değişikliğinden" bahsediyordu.
Tayyip bey, 2002'de "Cumhurbaşkanı'nın isteği istikametinde bir Anayasa değişikliği konusunu" gündeme getirebilirdi.
Çankaya'nın yetkileri "azaltılırdı."
Ve Başbakan 4 yıldır "Çankaya ile sürtüşür durumda" olmazdı.
Ayrıca... Yetkileri kısılacağı için "özgül ağırlık kaybedecek bir Çankaya için" şimdiki gibi pek çok siyasetçi yanıp tutuşmazdı.
***
Turgut Özal'ın adı "ANAP'ın önündeydi."
Zira ANAP'ı "Özal doğurmuştu."
Demirel'in de adı "DYP'nin önündeydi."
Zira DYP'nin "hem anası, hem babasıydı."
Recep Tayyip Erdoğan'a gelince...
Herkes görüyor, Erdoğan'ın popülaritesi hala "AK Parti'nin çok çok önünde."
***
Turgut Özal "güç kullanmayı seviyordu."
Bu nedenle "kendi partisinden gelen Başbakan'la bile" takıştı.
Demirel'in siyasi yaşamı "güç kullanmakla geçti."
Ve o da tıpkı Özal gibi "kendi partisinden gelen Başbakan'la" ters düştü.
Bugün cümle alem biliyor ki Tayyip bey "güç kullanmaya aşık."
Yarın Çankaya'ya çıktığını düşününüz...
"AK Parti'li bir Başbakan'la" görüş ayrılığına düşmemesi olanaksız.
***
Öyleyse ne olur?
Ne olacağını bugünden söylemek zor.
Ama "ne olmayacağı" belli.
Artık Çankaya konusunu "gündemden indirmek mümkün değil."
Siyaset sınıfı her sabah "Çankaya diye uyanacak."
Her gece "Çankaya diye yatacak."
Kim ne derse desin Türkiye artık "Çankaya konusuna kitlendi."
Bu sorunu "gündemin dışına öteleyecek" bir vizyonun ise siyaset sınıfında ve özellikle iktidar kesiminde olduğunu söyleyebilecek kimse var mı acaba?