Bir varmış, bir yokmuş.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde...
Develer tellal iken, pireler berber iken...
Takvim yaprakları 1983'ü gösterirken...
Kenan Evren Cumhurbaşkanı, Turgut Özal da ANAP Genel Başkanı'yken...
"Hikayemiz" başlamış.
TEK BAŞINA İKTİDAR
1983 seçimlerinde ANAP, sandıktan tek başına iktidar olarak çıktı.
Cumhurbaşkanı Evren, ANAP lideri Özal'ı Çankaya'da kabul etti.
Ve ona "hükümeti kurma görevini" verdi.
Özal da Farabi Sokak'taki evine kapandı.
"Hükümeti kurma çalışmalarına" başladı.
BAKANLIK BEKLENTİSİ
ANAP'ın "211 milletvekili" vardı.
Bunların en az yarısı "bakanlık bekliyordu."
Kulisler "şu kişi şu bakanlığa gelecek, bu kişi bu bakanlığa" söylentileri ile çalkalanıyordu.
Herkes "Özal'ın gözüne" bakıyordu.
Turgut bey ise hiç renk vermiyordu.
Kimseye birşey söylemiyordu.
HALİL ŞIVGIN
Günlerden, bir gün...
ANAP Genel Başkan Yardımcısı merhum Veysel Atasoy ile Genel Sekreter Mustafa Taşar, Genel Merkez'de çalışıyorlardı.
Vakit, geceyarısını geçmişti.
Yorulmuşlardı.
Kendilerine "çay ve sohbet" molası verdiler.
Çayı içerken, sohbeti koyulaştırdılar:
* Acaba şu saatte Turgut bey ne yapıyor?
* Kimler Bakan olacak?
Sohbet derinleşince söz "Genel Başkan Yardımcılarından" Halil Şıvgın'a geldi.
O da bakanlık bekleyenlerdendi.
SENARYO HAZIR
Veysel Atasoy dedi ki:
- Haydi, Halil'i arayalım.
Mustafa Taşar "olur, arayalım aramasına da" diye konuştu:
- Halil'e ne söyleyelim.
Hemen kafa kafaya verdiler.
"Senaryoyu" yazdılar.
Veysel Atasoy:
- Halil bu saatte nerede?.. Evinde mi?
Mustafa Taşar:
- Ya kendi evindedir ya da Şevket Bülent Yahnici'nin evinde.
"BİZİM İŞ TAMAM"
Aradılar, Halil Şıvgın'ı buldular.
Telefonda önce Mustafa Taşar konuştu:
- Halil... Benim bakanlık işim tamam.
Sonra Veysel Atasoy:
- Benim bakanlığım da tamam.
Şıvgın biraz sert, biraz sitemkar sordu:
- Ya benimki?
SABAHA KADAR
Veysel Atasoy ile Mustafa Taşar uzun uzun anlattılar:
- Bizler Turgut beyle başbaşa konuştuk... Bu iş yüzyüze konuşmadan olmuyor... Sen de git, konuş.
Şıvgın sordu:
- Bu saatte mi?
- Evet... Turgut bey bu gece sabaha kadar çalışacak... Hükümet, sabaha şekillenecek... Zaten biz de, az önce gittik, konuştuk.
HAYALİ ADRES
Halil Şıvgın:
- Turgut bey nerede?.. Siz onunla nerede görüştünüz?
Mustafa Taşar "kafadan" bir "sokak ismi" uydurdu:
- Konur Sokak'ta konuştuk.
Veysel Atasoy da kafadan "bir apartman numarası" attı.
- Şu numaralı apartmanın, şu numaralı dairesinde.
GİZLİ TAKİP
Karşılıklı telefonlar kapandı.
Mustafa Taşar ile Veysel Atasoy hemen otomobile atladılar.
Konur Sokak'ın "köşesinde" mevzilendiler.
Otomobilin içinde "gizlendiler."
Biraz sonra sokağa Halil Şıvgın'ın girdiğini gördüler.
Şıvgın "verilen adreste" durunca...
Atasoy ile Taşar, partiye geri döndüler.
VE KAPI AÇILDI
Halil Şıvgın apartmana girdi.
Katları çıktı.
Ve "Özal'ın bulunduğunu sandığı" dairenin kapısını çaldı.
Açan olmadı.
Tekrar tekrar, uzun uzun çaldı.
Sonunda kapı açıldı.
Pijamalı, orta yaşın üzerinde, gözlerini oğuşturan bir adam, Şıvgın'a ters ters baktı:
- Ne istiyorsun?
POLİSİYE OLAY
Şıvgın "Turgut bey" diyecek oldu.
Adam "benim adım Turgut değil, Cemal" diye sertçe tepki gösterdi.
- Yok yok... Turgut Özal.
- Ne Turgut Özal'ı?
- Sayın genel başkanım Turgut Özal burada değil mi?
- Benim evimde Turgut Özal'ın ne işi var?.. Hem sen de kimsin?.. Saate bak...Gecenin yarısında beni nasıl rahatsız edersin... Şimdi polis çağıracağım.
PARTİDEKİ KAHKAHALAR
Evsahibi Cemal bey "yeni emekliye ayrılmıştı."
Bürokraside "üst görevlerde" bulunmuştu.
Poliste "tanıdıkları" vardı.
Şıvgın'ı "içeri attıracaktı."
Halil Şıvgın "galiba ben adresi yanlış aldım... Kusura bakmayın... Özür diliyorum" diyerek, işi tatlıya bağladı.
Apartmandan çıktı.
Partinin yolunu tuttu.
Partide Veysel Atasoy ile Mustafa Taşar "seni nasıl da işlettik" diye kahkahaları patlatıyorlardı.
TURGUT ÖZAL'DAN RANDEVU
Sonunda kabine açıklandı.
Veysel Atasoy, Ulaştırma Bakanı'ydı.
Mustafa Taşar ile Halil Şıvgın da "genel merkezde kalmışlardı."
Taşar hemen "Başbakan'dan randevu talep etti."
Özal sordu:
- Mustafa birşey mi var?.. Yoksa, hükümete giremediğin için kırgın mısın?
- Estağfurullah efendim... Ben size bir olayı anlatmaya geldim.
HEM CANLI, HEM HEYECANLI
Özal "hangi olay" dedi.
Mustafa Taşar:
- Efendim bir gece... Saat 01.00'de... Herkes mışıl mışıl uyurken... Veysel Atasoy ile ben... Halil Şıvgın'a telefon ettik... Böyle böyle böyle...
Özal "anlat anlat... Heyecanlı oluyor" dedikçe...
Taşar da "ballandıra ballandıra" anlattı.
KAH... KAH... KAH...
Taşar'ın "anlatımı" bitince, Turgut Özal hemen Ulaştırma Bakanı Veysel Atasoy'u aradı.
"Olayı" bir de ondan dinledi.
Sonra Mustafa Taşar'a döndü:
- İyi işletmişsiniz yahu... Akşam bunu mutlaka Semra hanıma anlatmalıyım... Demek Halil kolayca oltaya takılıverdi... Kah, kah, kah...