Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya'da oy kullanacak olan Türkler'e seslendi:
- Sosyal Demokrat Parti'ye oy verin.
Bizce Başbakan bunu yapmamalıydı. Zira o Türkler artık "Alman vatandaşı."
Bunu içimize sindirmeliyiz. Ya yarın, bizdeki seçimlerde, dışardan biri
"bizim işimize" karışırsa ne diyeceğiz?
***
Başbakan ya da bir AK Parti yöneticisi "şunu" söyleyebilirdi:
- AK Parti'ye sempati duyan, Schröder'i desteklesin... Sosyal Demokratlar'a oy versin.
Ama bu da "siyaseten yanlış" olurdu.
Zira "muhafazakar AK Parti" Avrupa'da
"Hıristiyan Demokratlar ile işbirliği" içinde.
***
Deniz Baykal, Almanya'ya gidebilirdi.
Veya "buradan" mesaj gönderebilirdi.
"Bana ve partime sempati duyanlar, Sosyal Demokrat Schröder'in peşinden gitsin" diyebilirdi.
Bunu yapmadı.
Neden?
1. Alman Sosyal Demokratlar, Deniz beyi "çağırmamış" olabilirler... Ondan "böyle bir mesaj istememiş" olabilirler.
2. Deniz bey "güç kaybeden, seçimi kazanma şansı olmayan Schröder'e neden omuz vereyim" diye düşünmüş olabilir.
***
Deniz Baykal "Alman seçimlerine" karışmadı ama... CHP'li Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Almanya'daydı.
Sosyal Demokrat Schröder'in toplantısında. Sarıgül, Türk seçmenden "Sosyal Demokratlar'a... Schröder'e oy istedi."
***
"Bu olay" da siyaseten çok ilginç.
1. Sarıgül "kendiliğinden" gitmedi... Onu "kim" davet etti?.. Ve neden?
2. Alman seçimi bahane edilip Sarıgül "güçlendirilmek" mi istendi?.. Bunu "kim" istedi?
3. Deniz Baykal'ın "CHP'nin başından gitmesini arzulayanlar", bu defa da, Alman seçimlerini mi "dolaylı malzeme" yapmak istediler? "İlginç" bir durum.