Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş 2000 yılında Cumhurbaşkanlığı seçiminde kaybedince... Ali Coşkun, Abdülkadir Aksu ve Cemil Çiçek yanına gelmişler:
- Hocam, adaylıktan çekilmediniz, herkese bir ders verdiniz... Kutlarız... Şimdi bizi dondurmacıya götürün.
Prof. Yalçıntaş tepki göstermiş:
- Bu işte bir yanlışlık var... Seçimi kazanan, kaybedeni dondurmacıya götürür... Veya seçimi kaybedeni, teselli olsun diye dostları dondurmacıya götürür.
ZAFER DONDURMACIDA KUTLANIR
Ali Coşkun, Abdülkadir Aksu, Cemil Çiçek "hayır" demişler:
- Bir demokrasi anıtı gibi dik durdunuz... 116 şeref oyu aldınız... Tarihe geçtiniz... Bu bir zaferdir... Kutlanması gerekir.
Nevzat Hoca bakmış ki kurtuluş yok.
Sormuş:
- Olur... Sizi hangi dondurmacıya götüreyim? Çankaya'daki Mado'ya.
- Öyleyse haydi gidelim.
İYİ HABER TEZ DUYULUR
Sonrasını Prof. Yalçıntaş'tan dinleyelim:
- Yavuz beyciğim, dondurmacıya gitmek üzere Meclis'ten çıktım... Baktım 6 otomobil beni bekliyor... İçlerinde milletvekilleri oturuyor.
Hoca, kendisini bekleyenlere sormuş:
- Hayırdır, bir şey mi var?
- Hocam, bizleri dondurmacıya götürecekmişsiniz... Size de bu yakışır.
GELEN, GELENE... YİYEN YİYENE
Dondurmacıya gidilmiş.
Masalara oturulmuş.
Bu sırada "birkaç otomobil daha" gelmiş.
Yine Meclis'ten.
Yine içi milletvekili dolu.
Gelenler "Hocam bizi davet etmişsiniz... Duyar, duymaz koşup, geldik" demişler.
Dondurma siparişlerini vermişler.
PROF. YALÇINTAŞ'IN PARASI DENİZ...
- Sayın Yavuz beyciğim... Sadece dondurma yemekle kalsalar bir şey demeyeceğim... Yanında fındık, fıstık da istiyorlar... Bir kısmı "karnım aç" diyor, börek sipariş ediyor... Bir yandan da cep telefonları ile, başka milletvekillerini arıyorlar... "Nevzat Hoca dondurmacıda sizi bekliyor" diye.
BÖREK... ÇÖREK... FINDIK... FISTIK
Gelenlerden birinin boğazı ağrıyormuş.
Dondurma yemek istememiş.
Ali Coşkun ısrar etmiş:
- Bir kaşık ye bırak... Yemezsen Nevzat Hoca kırılır.
Abdülkadir Aksu ısrar etmiş:
- Dondurmanın yanında börek de ye... Yemezsen Nevzat Hoca üzülür.
Cemil Çiçek ısrar etmiş:
- Fındık, fıstık da atıştır... Yoksa Nevzat Hoca küser.
KURTARICI GELİYOR İSMAİL KAHRAMAN
Yavuz beyciğim...
Tam bir sırada dondurmacıya, İsmail Kahraman geldi.
Eski Kültür Bakanı.
Arkadaşlar ona da haber vermişler.
İsmail beyi görünce rahatladım.
Zira onun bir prensibi var.
Gittiği yerde kimseye hesap ödetmez.
Hesabı kendisi ödemezse rahat etmez.
Onu görünce "hoş geldin sevgili kardeşim" diye sarılıp, öptüm.
HOCAYA TERBİYESİZLİK YAPILMAZ
İsmail Kahraman da "dondurma, börek, fındık, fıstık" yemiş.
Prof. Yalçıntaş'a teşekkür etmiş.
Nevzat Hoca beklemiş ki "hesabı o ödesin."
Ama İsmail Kahraman hiç "oralı" olmamış.
Prof. Yalçıntaş dayanamamış:
- İsmail bey, hiç olmazsa kendi yediğinin parasını öde.
- Hocam, aslında bütün hesabı ödeyeceğim ama...
- Size karşı ayıp olur.
- Olsun kardeşim.
- Size bu terbiyesizliği yapamam hocam.
- Yap kardeşim... Bana karşı terbiyesizlik yap.
HOCANIN CEBİNDEN EVLERE SERVİS
- Sonunda ne oldu sayın Yalçıntaş?
- Yavuz beyciğim, iyi ki kredi kartı icat edilmiş... Hesap hayli kabarıktı... Kartla ödedim.
- Geçmiş olsun Hocam.
- Daha sonra bir şey duydum.
- Ne duydunuz?
- Sayın Cemil Çiçek söyledi... Ötekiler ise inkar ediyorlar... Sadece dondurmacıda yedikleriyle kalmamışlar... Evlerine de benim hesabımdan dondurma, börek, fındık, fıstık yollamışlar.