Günlerdir Alman gazete ve dergilerinde "eski DEP'lilerin serbest bırakılmalarına dair" haber ve yorumlardan geçilmiyor...
Hem Almanya'daki hem de Avrupa'nın diğer ülkelerindeki yayınlar "sevinç içerikli."
Bu da doğal.
Ama "bir şey" dikkat çekici. Haberler, yorumlar "nasıl da serbest bıraktırdık" içerikli.
"Bu sonuç bizim başarımız" havasında. Satır aralarında "aralık ayında Türkiye'ye AB için takvim verilmesi konusu olmasaydı, Türkler, eski DEP'lileri yine de serbest bırakırlar mıydı" soruları var.
Eh biz itiraf edemesek de "bu da doğal."
___
Dün TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış'la konuşuyorduk.
Elkatmış, birkaç gündür Hakkari'deydi. DEP'liler serbest bırakıldığında, "Yüksekova'da tanığı olduğu havayı" anlattı.
"Sevinci... Barış havasını."
Sonra "Avrupa medyasındaki görüntüyü" konuştuk.
Elkatmış'a "görevi gereği" Batı medyasında ne var, ne yok günü gününe iletiliyor.
Dedi ki: - Tabii, bazı şeyleri biz kendiliğimizden ve zamanında yapamayınca... AB istediği için yapıyormuşuz gibi bir hava doğuyor... Ve görüntü çirkin oluyor.
___
Elbette devlet adamları "yargı bağımsızdır, yargıya siyaset bulaşmaz, DEP'lilerin serbest bırakılması olayının siyasi hiçbir yönü yoktur" diyeceklerdir.
Fakat itiraf etmeye utansak da, artık dünya, alem biliyor ki, "DEP'lilerin içeri tıkılışında da" hukuka siyaset bulaşmıştı.
"Mahkemenin normal duruşma günü beklenmeden serbest bırakılmalarında da."
___
Denilebilir ki "bugün, bunları konuşmasak olmaz mı?"
Öyle ya "bu işi kurcaladıkça" küçük düşüyoruz.
Ama biz konuşmasak "başkaları konuşuyor."
Global dünyada bir şeyleri "halının altına süpürüvermek" kolay değil.
___
"O gün... DEP'lilerin yaka, paça götürüldükleri gün" Meclis'teydik.
Elkatmış da Meclis'teydi:
Dün konuşurken sanki "o günü yeniden yaşadık."
Elkatmış: - Ramazan'dı... Oylama yeni bitmişti... İftara gitmek üzere çıkıyordum... Olayı gördüm... Yakalanıp, polis otomobiline sokuluşlarını... Muamele, insanlık dışıydı."
___
"Toplumsal hafızamız" biraz zayıf. Onun için zaman zaman "dünü hatırlamakta" yarar var.
Sahi, DEP'liler TBMM'ye nasıl girmişti? "Erdal İnönü'nün sırtına basarak." İnönü'nün partisi "farklı bir siyasi kimlikteydi."
DEP "daha farklı bir kimlikte."
O dönemde bu farklılığı "Ecevit gündeme getirdi... Yapılan işin yanlışlığını anlatmaya çalıştı."
Sözünü dinletemedi ama, zaman, "Ecevit'i haklı çıkardı."
Erdal bey DEP'lileri Meclis'e taşımasaydı, "gelişmeler çok daha farklı olmayacak mıydı?"
___
DEP'lilerin TBMM'den "kovulup yaka paça hapse atılmaları da DYP'li bir parti büyüğünün şapkadan tavşan çıkarma formülüydü."
"Bunu yaparsak, oyumuzu artırırız" formülü.
___
Evet Batı dünyası günlerdir "bu işi biz kotardık" havasında.
Bu hava aslında bir "mesajı... İmajı" içeriyor:
- Bize güvenmeye devam edin... Bize güvenen kazanır.
___
Birtakım yasaları AB "bastırmadan" kendiliğimizden çıkarabilseydik...
DEP'lileri çok daha önce -hatta, Öcalan yakalandığı zaman- tahliye edebilseydik...
Bugün Batı "biz kotardık, biz başardık" havasında yayın yapabilir miydi?
AB'ye gireceğiz, girmesine de "daha fazla küçük düşmeden girsek."