Kapıkule-Filibe 170 kilometre. Filibe-Sofya 130 kilometre. İstanbul-Sofya 590 kilometre. Otobüsle gidebilirsiniz. İster dolar verin, ister euro, ister leva, ister Türk Lirası. Hepsi geçerli. Otobüs "Türk otobüsü." "Servis" dört dörtlük.
1989'da Bulgar zulmünden kaçan 320 bin Türk, Türkiye'ye gelmişti. Şimdi "ters göç" başlamış. Gelenlerden "120 bini" geri dönmüş. Zira "Bulgaristan iş piyasasında, çalışacak insana ekmek var." Mabel Stil ile Sıla Plastik şirketlerinin sahibi "Trabzonlu Sadettin Öztürk" bize dedi ki: - Tesisi (Filibe'ye 100 kilometre uzaklıkta, Kazanlık bölgesinde) büyütmek istersem, metrekaresi bir eurodan altyapılı arsa verecekler. Arsa ucuz, işçilik ucuz. Bulgar devleti de yatırımcının "elini, ayağını" öpüyor. Öyle olunca, kim gidip yatırım yapmaz ki.
Mehmet Büyükikiz (eski UKİ'nin sahibi) gitmiş, özelleştirmeden bir yer almış. 900 kişi çalıştırıyor, günde 1.800 takım elbise üretiyormuş. Tamamı "Almanya ve İngiltere'ye ihracat." "Çok şükür, kumaş Türkiye'den." Türkiye gibi "Bulgaristan'dan her konuda kat kat ileride bir ülkenin", Bulgaristan'dan alacağı ders olmamalıydı. Ama var. Birinci ders: Özelleştirmeyi başarmışlar. Ne var, ne yok satmışlar. Eldekini, avuçta kalanı da "fiyat düşürerek... Yeni yasa çıkararak" satmaya çalışıyorlar. Özelleştirilen yerlerde "eskisinden daha fazla işçi çalışıyor."
İkinci ders: Bulgaristan'da yatırımcı mısınız, "büyük insansınız." "Saygınsınız." "Önünüzde ceket iliklenir." Girdiler "ucuza" verilir. Yeter ki Bulgaristan'a yatırım yapın. Yatırım büyük bir fabrika da olabilir, yol kenarındaki bir "kendin pişir, kendin ye" lokantası da. Daha önce "Türkler neden Bulgaristan'a gidiyor, yatırım yapıyor" diye soruyorduk. Şimdi "iyi ki gidiyorlar" diyoruz. Gidiyorlar ve yanlarında Türkler'i, Bulgarlar'ı çalıştırıyorlar. Para kazanıp, bir kısmını Türkiye'ye yolluyor, bir kısmıyla da "işlerini büyütüyorlar." Ve "yavaş yavaş AB'ye giriyorlar."
Üç yıldır Bulgaristan'da iş yapan bir Türk'ün sözleri ile Bulgaristan yazılarına nokta koyacağız: - Bulgar devletinden gördüğümüz ilginin onda birini ah kendi devletimizden görebilseydik...