Önceki akşam TBMM Başkanı Bü- lent Arınç'ın telefonu çaldı. Süleyman Demirel arıyordu:
- Sayın Başkan... Sayın Denktaş'ı, TBMM'ye davet edip, konuşmasına imkan sağladığınız için sizi tebrik ediyorum... Onu konuşturarak, Türk parlamentosunu bir gölgeden kurtardınız.
Süleyman Demirel:
- Rauf bey Meclis'te konuştu da, kıyamet mi koptu?.. Herkes geldi, dinledi, ayakta alkışladı... Ne kadar önemli bir olay... Türk demokrasisi için ne kadar güzel bir gün.
Süleyman bey devam etti:
- En ufak çirkin bir şey olmadı... Türk demokrasisi, bir gün öncesine göre daha da güçlü şimdi... Ve Rauf bey çok güzel konuştu... Bir de işin şu yönüne bakın dedi... Konuşması çok düşündürücü.
- Bunları da Sayın Arınç'a söylediniz mi? - Aynen söyledim.
- Ne yanıt verdi?
- Dinledi.
Demirel:
- Eğer sayın Arınç, Rauf beyin konuşması için bu imkanı yaratmasaydı, birkaç gün sonra kuruluş yıldönümünü kutlayacağımız bu Gazi Meclis'in üzerine bir gölge otururdu... Konuştu... Meclis için de kutlanacak bir olay.
Konuyu değiştirip, Demirel'e sorduk: - Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ü ne zamandan beri tanırsınız?
- Eskiden beri.
- Nasıl tanırsınız? - Bilgili, soğukkanlı, düzgün... Saygın bir komutan.
- Son konuşmasına ne diyorsunuz? - Dengeli bir açıklama. Asker ve siyaset ilişkisine yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Sayın Özkök'ün söylemi, demokratik bir devletin silahlı kuvvetlerinin başkanına yakışan üslupta... Yağ da yok, incitme de... İyiyi de söylüyor , iyi olmayan tarafı da.
Süleyman Demirel "üç önemli belge var" dedi. Ve ekledi:
- Sende yoksa göndereyim.
- Hangi belgeler? İşte Demirel'in "çok önemli belgeler" dediği, üç söylem:
1. Cumhurbaşkanı'nın, Harp Akademileri'nde yaptığı konuşma.
2. Genelkurmay Başkanı'nın konuşması.
3. Rauf Denktaş'ın TBMM'deki konuşması.
Demirel: - Sayın Cumhurbaşkanı'nın konuşması, fevkalade iyi bir değerlendirme... Kıbrıs konusundaki sözleri, çok gerçekçi, çok düzgün... Ve bu üç belge, devlet için çok önemli.