Ankara'da iki kişi bir araya geldiyse... Hele bu iki kişiden biri siyasetçi, diğeri gazeteciyse... Konuşacakları konu bellidir: "Ne olacak bu memleketin hali?" "Evet sayın Bakan... Ne olacak" dedik. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan gülerek yanıt verdi: - Türkiye ilerleyecek ama mevzuat müsait değil.
***
Unakıtan "bürokrat kökenli" bir Bakan. Maliye'de "Hesap Uzmanlığı" yaptı. SEKA'da Genel Müdürlük yaptı. - Sayın Bakan... Sizinkiler (bürokrasi) ne alemde? - Bürokrasinin, inisiyatif sahibi olması lazım... Türkiye gerçekleri ile yoğrulması lazım... Sistem sanki işlerin olması değil de, olmaması üzerine kurulmuş... Bunun kırılması lazım.
***
Maliye Bakanı ile ne zaman karşılaşsak bize "göreceksiniz, özelleştirmeyi başaracağız" der. Biz de "bu biraz zor" diye karşılık veririz. Gerekçemiz ise "geride kalan 15 yıl içinde özelleştirme konusunda kötü sınav verilmiş olması." Unakıtan, atv'ye gelmişti. Çıkışta, eşi ile birlikte odamıza uğradı, çayımızı içti. "Cebinde" bir liste vardı. "Özelleştirilen yerlerin" listesi. "Görüyorsunuz, nasıl başarıyoruz" dercesine listeyi okumaya başladı. Bir ara sözünü kestik: - Sayın Bakan... Okuduklarınız küçük işletmeler... Ya büyükler ne olacak?.. Devlet, asıl oralarda büyük zarara uğruyor. - Doğru... Onlar da olacak.
***
- Sayın Unakıtan... Gerçekten başarabilecek misiniz? - Mecburuz. - Sizden öncekiler de mecburuz diyorlardı... Ama yapamadılar. - Neden yapamadıklarını araştırdım... Siyasi irade yeterince yokmuş... Şimdi ise var... Eğer bu konuda siyasi kararlılık yoksa, sonuç alamazsınız... Biz alacağız.
***
Ege sahilinde "devlete ait bir yer" özelleştirilecekmiş. Unakıtan "kolları sıvamış." Ve hemen karşısına bir "duvar" örülmüş. "Yapamazsın... Yaptırmayız." Unakıtan "bu duvarı" aşmış. Bu defa "ikinci duvar" çıkmış: - Öyleyse bize verin. Bakan "en yüksek fiyatı kim verirse, satışı ona yaparım" diyerek, bu duvarı da aşmış. Ve "üçüncü duvarla" karşılaşmış: - Devletin malı peşkeş çekiliyor. Maliye Bakanı gülerek "bunları" anlattı. Sorduk: - Sonra ne oldu? - Özelleştirdim... Sattım... Şimdi saat gibi çalışıyor... Ve benim önüme duvar örenler şimdi diyorlar ki: Allah sizden razı olsun... En doğrusunu yaptınız.
***
Bakan bey bir ara "siz hiç vergi dairesine gittiniz mi" diye sordu. Sonra da "neden sorduğunu" açıkladı: - Biliyor musunuz, vatandaş vergi dairesine çekinerek gidiyor... Korka, korka gidiyor. Vatandaş vergi dairesine "niçin gider?" Vergisini "ödemek için." Bu nasıl bir "sistemdir" ki... Vatandaş, vergisini ödemeye giderken "korkusundan tir, tir titriyor." Bakan'ın "bu gerçeği" kabul etmesi sevindirici: - Vergi dairesi, vatandaş için korku kapısı olmuş... Bunun sebebi, bürokrasinin halktan kopukluğu... Halkla, iç içe olamayışı... Vergi dairesinin, çare kapısı olması lazım... Bakan olarak buna çalışıyorum. Vedalaşırken Bakan bey "göreceksiniz, bürokrasiyi azaltacağız... Özelleştirmeyi başaracağız" diye iddiasını sürdürerek konuşurken... Biz yine "göreceğiz" dedik: - Dileriz başarırsınız sayın Bakan... Ama zor. Unakıtan güldü: - Biliyorum... Onun için ara sıra patinaj yapıyoruz... Eh, patinaj da yapsak, sonunda bu işin içinden çıkacağız.
***
Bakalım Maliye Bakanı Kemal Unakıtan "mevzuatı, Türkiye'nin ilerlemesine müsait hale getirebilecek mi?"