Malum, vatandaşın son dönemde en önemli gündemi gıda fiyatları olunca fahiş zamlar, her gün değişen etiketler, marketlerin kârları gündemden düşmüyor. Fakat bazı şeyleri tartışırken kantarın topuzunu kaçırıyoruz.
Hatırlayın, BİM CEO'su Galip Aykaç'ın açıklamaları geçen hafta çok tartışıldı. Birçok kişi tepki gösterdi. Ben de kendisinin üslubunu eleştirdim. Marketler bile posta koydu. Sonra Gıda Perakendecileri Derneği'nden istifasını açıkladı.
Fiyatları her gün artıran marketlere boykotu ya da devletin denetimini anlarım da...
Camlarını taşlamak, önüne kuyu kazmak, Kurtlar Vadisi tadında 'kapatırız' diye racon kesmek nedir?
Bu olaylar doğruysa vahim...
Elbette marketlerle ilgili sorun var ama yol yordam bu mu?
Geçen de yazdım, bir kez daha tekrarlayacağım.
***
Marketlerle mücadele edilecekse bunun kanuni yolları var.
Misal,
indirim marketler tekelleşme yolunda hızla ilerliyor. Tam bir mağaza enflasyonu yaşanıyor.
10 yılda yüzde 395 artışla mağaza sayısı 42 bine ulaştı. Köylere
kadar indiler. İndirim marketlerin gıda
perakendesindeki yeri yüzde 80'leri
bulmuş durumda... Bu önümüzdeki
dönemde daha da yukarı çıkacağa
benziyor.
Market zincirleriyle başa çıkmak için asıl buraya çekidüzen vermek gerekiyor.
Mesela,
Perakende Yasası neden bir türlü çıkmıyor, anlayamıyorum.
Halbuki, yasayla bu gidişat durdurulabilir.
Nüfus yoğunluğuna göre market sayısı sınırlandırılabilir. Büfe-bakkal ile market arasındaki mesafe kuralı uygulanır. Adım başı market açılmasına izin verilmez.
Esnafı korumak için marketlerin satabileceği ürünler yasayla sınırlanır. Private label (özel ürün) konusunu geçen gündeme getirdim. Orada da marketlere mevzuatla sınırlama getirilebilir.
Veyahut, bu private label ürünler marketlerin kendi fabrikalarında üretilirken kâr transferinin nasıl gerçekleştiğine vergi uzmanları bakabilir.
Sonuçta devletin ilgili kurumları bu işe el atabilir, atıyor da...
***
Örneğin, dün
Rekabet Kurulu'nda önemli bir toplantı vardı.
Gıda üreticisi ve tedarikçisi 15 teşebbüs ile 5 zincir market, sözlü savunmaya başladı. Kurul özetle
diyor ki, zincir marketler arasında,
ortak tedarikçiler aracılığıyla dolaylı
temas kuruluyor. Fiyatlar veya artışlar
koordine ediliyor. Geleceğe dönük
fiyatlamalar da aralarında paylaşılıyor. Yani danışıklı dövüş var.
Onlar kendini nasıl savunuyor derseniz.
Sözlü savunmanın ilk gününde
tedarikçilerin savunması ilginçti.
Çalışanlarını günah keçisi ilan edeni mi ararsınız, marketleri organize etmelerine rağmen mağdur olduklarını iddia edeni mi... (Savunmalar online yayınlanıyor,
merak edenler izleyebilir.)
Kurulu ne kadar ikna ederler
bilmiyorum ama ben ikna olmadım. Bugün de sözlü savunmalar marketlerle devam edecek, sonra nihai karar açıklanacak.
Soruşturma sonrasında 'hub and spoke' (topla-dağıt tipi kartel) ihlali ve yeniden satış fiyatı tespiti nedeniyle yeni cezalar gelebilir. O yüzden demem o ki, cam çerçeve indirmek yerine devletin atacağı adımları bekleyelim...