Biliyorum, herkesin canı burnunda...
Merkez Bankası'nın 2 puanlık faiz indirim kararından sonra döviz kurları fırladığı için haklı olarak diyorlar ki, 'ülkeyi ateşe attılar', 'intihar ettiler', 'akılsızlık yaptılar'.
Bundan sonra yazacaklarıma bu arkadaşlardan çok tepki geleceğini biliyorum.
Ancak bu kararın akılsızlıkla yapılmış bir hata değil tercih olduğunu düşünüyorum.
Dilim döndükçe izah edeyim...
Evet, herkesin 50 ya da 75 baz puan indirim beklediği ya da pas geçeceğini sandığı Merkez Bankası faizde şok bir indirim yaptı.
***
Peki ya neden?
Bunu salt faiz hassasiyetiyle açıklamanın doğru olmadığı kanaatindeyim.
Belli ki, dünyanın sıra dışı günlerden geçtiği günlerde hükümet ihracatın ve üretimin artması, artan yatırım iştahının
yüksek faizle gerçekleştirilememesi, iç piyasaya üretim yapan ve TL ile borçlanan kesimin desteklenmesi için bir
makas değişikliği yapıyor.
Diyebilirsiniz ki, kur yükseldikçe ihracatçının da maliyeti artıyor.
Haklısınız...
Ama döviz yükseldikçe ithalat pahalılaştığı için ihracatçı içerideki ikame malları araştırmaya başlıyor. Son dönemde
Türkiye'ye siparişler arttıkça iş dünyasının
kapasite artırımı ya da
ek yatırım yapma ihtiyacı oluyor. Bunu da yüksek faizle yapmakta zorlanıyorlar.
Önümüzdeki haftadan itibaren Merkez Bankası'nın faiz indirimlerinin piyasaya
yansımaya başlayacağını düşünüyorum.
Bankaların
ticari ve bireysel kredilerde faiz
düşüşlerini peş
peşe görebiliriz.
Şimdi gelelim bam teline...
Biliyorum, 'iyi güzel diyorsun da kardeşim ya dar gelirli, emekli, orta sınıf ne olacak?' diyorsunuz.
Doğru...
Türkiye ihracatçı, sanayici ve inşaatçılardan ibaret değil...
***
TL değersizleştikçe
fakirleşiyoruz. Kurun enflasyona yansıması da elbette olacak. Sadece enflasyona da değil birçok ürüne anında
zam gelecek.
Hayat pahalılığı asgari ücret başta olmak üzere
emekli ve dar gelirlilerin belini daha da bükecek.
Bunun için de önümüzdeki günlerde
bütçedeki marjların açılması beklenebilir. Yani ücretli kesimin enflasyona
ezdirilmemesi için
ücretlerin artırılması...
İlerleyen günlerde
Körfez ülkelerinden gelecek bir kaynak
girişiyle kurun tansiyonunun
düşürülmesi de gündeme gelebilir.
Velhasıl, aslında olan biteni bazen
Nasreddin Hoca'nın
göle maya çalmak fıkrasındaki gibi yorumluyorum.
Bilirsiniz...
Hoca elinde yoğurt mayası bakracıyla göle gidiyor. Göle kaşık kaşık maya çalıyor. Köylüler '
Hayırdır Hocam?' diye soruyor. Hoca da '
Göle maya çalıyorum' cevabını veriyor. Köylüler 'İlahi hocam hiç göle maya çalmakla göl maya tutar mı?' dediğinde ise '
Ya tutarsa...' cevabını veriyor.
Öyle ya... Göle maya tutmadı ama burada ya tutarsa...