Hafta sonu birkaç işadamı dostumla yemekteydik. Hepsi de üretimin içindeler. Muhabbet havadan, sudan ilerlerken, biri anlatmaya başladı: "Gebze'de bir arazim var. Yatırım yapmayı düşünüyordum. Biraz özkaynak, biraz kredi kullanacaktım. Banka krediyi yüzde 25 faizle vermeye kalktı. Hesap ettim, yatırımdan kazanacağım yıllık getiri faizi bile karşılamıyor. Yatırımdan vazgeçtim."
Onun sözü daha bitmeden, diğer ikisi lafa girerek, faizlerden dert yandılar. Sonra da bana dönüp "Bu faizle sen olsan yatırım yapar mısın?" diye sordular. Açıkçası kala kaldım... Haksızlar mı?
Bugün cebinizde 100 milyon TL paranız varsa yatırımla filan ne diye uğraşacaksınız. Hele ki, Merkez Bankası'nın dün yaptığı hatta piyasanın bile beklemediği 2 puanlık faiz artışından sonra koyun paranızı mevduata… Alın yıllık minimum yüzde 20 faizi… Yan gelip yatın…
Kimse kusura bakmasın! Tablo ortada…
Yüzde 19 politika faiziyle Türkiye, dünya sıralamasında 7'nciliğe yükseldi. Yerini bile bilmediğim Surinam Cumhuriyeti'nin hemen altında… Kongo'yla başa baş… Haiti'nin biraz üzerinde… Sağ olsun, Para Politikası Kurulu önden bayağı yükledi!
Yemin ederim, her defasında "umarım bu kez atılan taş ürkütülen kurbağaya değer" diye dua ediyorum ama olmuyor!
Ne 'finansal piyasaları sakinleştirsin' diye beklenilen yabancı sıcak parayı getiriyor? (Ki, zaten ülkenin sıcak paraya değil doğrudan yatırıma, üretime, istihdama ihtiyacı var)
Ne vatandaş dövizini bozdurmaya koşup, ters dolarizasyonu başlatıyor?
Ne de enflasyon tam manasıyla düşüyor?
O zaman insanın aklına ister istemez şu meşhur 'ağa-maraba' öyküsü geliyor.
Tamam anlıyorum. Merkez Bankası, ABD tahvil faizlerinden de kaynaklı küresel piyasalardaki hareketliliğe karşı, finansal istikrarı sağlamak adına zaman kazanmak istiyor. Ama bu iş kalıcı olmaya devam ederse, ülke olarak döviz kurundaki artışın yükleyeceği maliyetten daha yüksek bir maliyetle karşılaşırız. Yüksek faiz, yüksek kur döngüsüne sıkışıp kalırsak da büyüme hayallerimiz suya düşer.
***
MÜSİAD'IN KAFASI KARIŞIK!
Ocak ayında kendisine pek de benzemeyen (TÜSİAD, TOBB, TESK gibi) derneklerle bir araya gelip 'fiyat istikrarı' vurgusu yapınca şaşırmıştım. Hatta 28 Şubat'ın sene-i devriyesi yaklaşırken gelen bu açıklamayı okuduğumda 'ne iş' demiştim. Birkaç gün önceyse MÜSİAD Başkanı Abdurrahman Kaan'ın "bizim bir kırmızı çizgimiz var, o da faiz" açıklamasını 'fabrika ayarlarına dönüş' diye yorumlamıştım. Dün ise dernekten başka bir açıklama daha geldi. Bu kez hem yüksek faizden serzeniş ve endişelenme var, hem fiyat istikrarına destek söylemi… Anlaşılan kafalar epeyce karışık!