Eminim, bu deyimi hepiniz iyi bilirsiniz. Ben biraz günün anlam ve önemine uyarlayarak değiştirdim.
Niye mi?
Dün Merkez Bankası Para Politikası Kurulu politika faizinde değişiklik yapmadı ama açıklama metnine öyle bir laf girdi ki, tam da bu deyimdeki gibi bir anlama çıktı. Banka özetle dedi ki, "Siz epeyce bir süre faiz indirimini unutun." Piyasacılar çakılan sinyali aldı. Birkaç gündür açıklama üzerine açıklama yapan reel sektöre de tek yol konuyu unutmak kaldı!
Tabii, yarın bankaya kredi yapılandırması için gittiklerinde acı gerçekle yüzleşmek kaydıyla…
Biliyorsunuz, geçen yılın başında, pandemi öncesinde herkesin işleri yavaş yavaş rayına girmeye başlamıştı. Sonra dünyanın başına virüs belası geldi. Millet evlere çekildi, satışlar bıçak gibi kesildi, üretim durma noktasına geldi. O dönemde reel sektörü canlandırmak için düşük faizli krediler devreye sokuldu. İşletmeler bir nebze nefes aldı. Fakat virüsün versiyonları çıktıkça, kısıtlamalar devam ettikçe, millet eve çekildikçe, çarklar da bir türlü dönemedi. Hal böyleyken, ucuz kredilerin ödemeleri de geldi, çattı.
Şimdi herkes kara kara düşünüyor.
Bankaya yapılandırmaya gitse önüne yüzde 23 faizi koyacaklar.
Eee, yüzde 7.5 faizli krediyi ödemekte zorlanan, 23-24'ü nasıl ödesin? Yatırım yapmaya niyetlenen nasıl elini taşın altına koysun?
Merkez Bankası'nın açıklaması bu tablonun pek de değişmeyeceğini gösteriyor. O zaman da insanın aklına şu geliyor…
Tamam, dövizi, enflasyonu dizginlemek için 6.75 puan faizi artırdık. Sonuç ne oldu?
Kur 1 TL indi.
Başka…
Ötesi yok…
Hatta şöyle diyeyim, 1 yıl önce faiz yüzde 11.25 iken dolar kuru 5.93 TL'ydi. Enflasyon da yüzde 12.15'ti. Bugün politika faizi yüzde 17, kur 7.40 TL, enflasyon yüzde 14.60. Tabii, reel sektörün kredi maliyeti de cabası…
Velhasıl, galiba kaş yaparken biraz göz çıkardık. Umarım, işlerin bir tek faiz silahıyla dönmeyeceğini anlamışızdır.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
BORÇLARI GÜNDE 5.5 MİLYON TL ARTIYOR
Son günlerin en heyecanlı konusu kulüplerin transferleri…
Fenerbahçe Mesut Özil'i getiriyor, Galatasaray, Beşiktaş durur mu? Hemen sarı kırmızılı kulüp Henry Onyekuru, İrfan Can Kahveci, Halil Dervişoğlu'nu sahaya sürüyor. Beşiktaş Brezilyalı Hulk'la masaya oturuyor. Milyonlarca euro transfer paraları konuşuluyor. Ne limiti ne yabancı sınırını düşünen var…
Her kulübe harcama limiti konulmuşken kimse 'bu işleri nasıl yapıyorsunuz?' diye de sormuyor?
Türkiye Futbol Federasyonu ve Türkiye Bankalar Birliği tribünden izliyor. Belki de transferlerin sponsorlar üzerinden yapıldığına ilişkin kılıfa inanıyorlardır, bilemiyorum.
Peki mali yapı bu işlere izin veriyor mu?
Rakamlar ortada… Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray'ın borcu 6 ayda 1 milyar lira artarak 8.7 milyar liraya çıktı. Üç büyüğün borcu günde ortalama 5.5 milyon, saatte 227.7 bin, dakikada 3.8 bin TL arttı. Üç büyüğün 6 aylık zararı 500 milyon TL. İç karartıcı değil mi?
Ama olsun!
Yeter ki, herkes birbirine psikolojik üstünlük sağlasın, taraftar mutlu olsun...