Tam 'Galiba bu sefer dolarize olmaktan yavaş yavaş vazgeçiyoruz' diyoruz. Bakıyoruz, yine aynı noktaya gelmişiz. 1990'dan bu yana bir ileri, bir geri vaziyetindeyiz. Aynı filmi başa sarıp sarıp izliyoruz.
Malumunuz, geçtiğimiz haftalarda gerek yeni ekonomi yönetimi gerekse Cumhurbaşkanı piyasaları rahatlatan oldukça önemli mesajlar verdi. Merkez Bankası faizi artırdı. Ekonomi ve hukukta reform düğmesine basıldı. Söylemler ve eylemler yabancıyı ikna etti ama yerliler hala döviz almakta ısrar ediyor.
Veriler ortada...
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Bankalardaki toplam mevduat 3.5 trilyon TL. Bunun yüzde 44.7'si TL, yüzde 55'i döviz mevduatı. Döviz hesapları 251.6 milyar dolara çıktı. Bunun 162.3 milyarlık bölümü hanehalkının, 89.3 milyarı şirketlerin... Vatandaş geçen hafta döviz düşerken almaya devam etmiş! 11-19 Kasım arasında bile döviz hesapları 2 milyar dolar artmış...
Düşünsenize, adama düşük faizle kredi veriyorsun, koşup döviz büfesinde kuyruğa giriyor. Kadına sosyal yardımda bulunuyorsun, o paradan 100 dolar almayı marifet sayıyor. Çocuğa harçlık veriyorsun, 'bunun yarısıyla dolar alayım mı?' diye soruyor. Alanlara bakıyorsun, Anadolu'dan çıkıyor. (Hatta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Dövizini boz, TL'ye geç" dediği dönemde kamera karşısında dolarları yakan illerden...) Hesap açanlara bakıyorsun, menşei katılım bankası oluyor. Sanki vatandaşa göre 'faiz' haram da 'döviz' helal gibi...
Anlıyorum, kimse elindeki birikiminin enflasyon karşısında erozyona uğramasını istemiyor. Fakat bizim kadar ülkesinin parasına güvenmeyen başka bir toplum var mı gerçekten bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var ki, o da şu...
Vatandaşın dolarizasyon eğilimini azaltmak için çareler bulamazsak finansal istikrarı tehlikeye atmaya devam ederiz.
Merak etmeyin, 'döviz bürolarını bir süreliğine kapatalım' gibi zihni sinir çözümler önermeyeceğim. Döviz mevduatlarına vergi getirmenin de işe yaramadığını geçtiğimiz dönemde test ettik.
O halde çözüm ne?
Elbette ilk çözüm dolarizasyonun en önemli belirleyicisi enflasyonu azaltmak... Zira, yüksek enflasyon, ulusal paranın yabancı paralar karşısında alım gücünün düşmesine yol açtığı için, satın alma gücü azalanlar yabancı parayı tercih ediyor. Gerek Merkez Bankası gerekse Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın önceliğinin de burası olduğu anlaşılıyor.
Sonra makroekonomik istikrar, piyasa eksikliklerinin giderilmesi, yasal düzenlemeler ve güvenilir politika uygulamalarının gelmesi gerekiyor. Ticari hayatta, alışveriş ve kira sözleşmelerinde TL kullanımı, TL cinsi tasarruf ve borçlanmaların teşvik edilmesi uygulamalarının ötesinde de düzenlemelere ihtiyaç olabilir. Özel sektörün döviz cinsi yükümlülüklerini minimize etmek, uzun vadeli TL kredilerini cazip kılarak, devletçe taahhüt edilen gelir garantisini dövize endekslemek yerine TL bazlı enflasyona endeksli tutarlara çevirmek de seçenekler olabilir. Keza yap-işlet veya yap-işletdevret projelerinde yabancı para birimi yerine TL'nin esas alınması ve kamunun kendi varlıklarını TL araçlarda değerlendirmesi de çözümler arasında sıralanabilir.
Benim, iyi politikalar, doğru kurallar ve bunların sonucunda oluşan güvenle re-dolarizasyon ortamını zamanla sağlayacağımıza inancım tam...