Şu ülkeyi ateşe vermek isteyenlerin kalkışmaya çevirdiği Gezi olaylarını hatırlarsınız. Hani o dönemde Taksim Meydanı'nda durarak pasif direniş sergileyen adamlar vardı ya... Son günlerde iş dünyasının halini bu 'duran adam'lara benzetiyorum. Üstelik, çoğu da AK Parti döneminde koşmayı öğrenenler, 17 yılda kazançlarına bol sıfır ekleyenler, geçmişte Başkan'ın uçağı için sıraya girenler!
***
Hep beraber ekonomide türbülanstan çıkmanın yolunu arayan filan yok.
Elini taşın altına koyup üretmek, çalışmak, istihdam yaratmak yerine durup, pozisyon belirlemeyi tercih ediyorlar. Bakıyorum, toplantılarda, sohbetlerde, fuarlarda, iş güç yerine herkes siyasi hesap içine girmiş durumda…
Halbuki
devlet, adamların cebine para koyuyor. "Git yurtdışında fuara katıl, malını sat" diyor. Onlar kafalarını stant dışına uzatıp müşteri çağırmaya bile uğraşmıyor. Kendi aralarında çaykahve muhabbeti yapıp, ekonomiyi eleştiriyor.
Devlet, adamlara para veriyor. "İstihdam sağlarsan teşvik vereceğim" diyor. Salonlarda binlerce işadamı ayağa kalkıp seferberliğe katıldığını ilan ediyor. "2 değil 10 kişiyi işe alırız" diye bağırıyor. Salondan çıkınca 'tık' yok.
Devlet, adamlara düşük faizli kredi veriyor. "Üretime devam et, istihdam sağla" diyor. O yurtdışında ofis açma, ev alma, parayı kaçırma derdine düşüyor.
***
Geçenlerde çok güvendiğim bir devlet yetkilisi yurtdışında işadamlarının
300 ila 500 milyar doları olduğunu söyledi. Bana rakam o zaman abartılı gelse de şimdi "Az bile söylemiş" diyorum.
Hatta, ister 'duran adamlar' ister 'ikiyüzlü adamlar' deyin ekonomideki asıl tehlikenin bunlar olduğunu düşünüyorum. Çünkü,
bu yapı, ekonomide dipten başlayan çıkışı da vatandaşa yansımasını da pasif direnişiyle yavaşlatıyor.