Takip ediyorsunuzdur. Birkaç gündür ABD'nin S-400 konusundaki dili iyice tehdide döndü. Bir gün senatörlerin F-35'lerle ilgili yasa taslağı gündeme getiriliyor. Başka gün Türkiye NATO ile korkutulmaya çalışılıyor. Diğer gün ekonomik yaptırım sopası gösterilmek isteniyor.
Önceki gün de Mike Pence'in "ya biz ya onlar" açıklaması geliyor. Tıpkı Halkbank, papaz Brunson meselesindeki gibi S-400'de de tehditvari açıklamalarla akıllarınca Türkiye'yi hizaya getirmeye çalışıyorlar.
Bu dil tutar mı derseniz, çok zor… Çünkü, Türkiye S-400 kararında haklı… Zamanında Patriot'lar konusunda direten kendileri değil miydi? Türkiye ne yapacaktı? Suriye sınırından Hatay'a iki bomba atılmasını mı bekleyecekti?
O yüzden diyorum ki, Türkiye'nin geri adım atması bana göre çok zor.
Öğrendiğim kadarıyla, ABD'liler bunun farkında... Nabız ölçmek için arka planda birtakım görüşmeler yürütüyorlar. Bu toplantılarda, Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın tavrının net olduğu kendilerine anlatılmış. Onlara tehdit dilinden uzaklaşmaları tavsiyesi verilmiş.
Türkiye'nin gerçek müttefiki gibi davranmaları istenmiş. Kısacası "önce sizin samimiyetinizi görelim" denilmiş.
Onlar da S-400 füze sisteminin iptal edilmiyorsa da teslimatının geciktirilme ihtimalinin olup olmadığını sormuş… Anlatılanlar karşısında yüksek sesle düşünüyorum da, bugüne kadar verdiği her sözden cayan ABD samimiyetini nasıl gösterebilir diye… Misal, terör örgütü lideri Fetullah Gülen'in öncelikle iadesi, o olmuyorsa ABD'de hapse atılması, iki ülke arasında serbest ticaret anlaşmasının yapılması, Trump'ın gümrük vergilerine ilişkin kararlarını geri alması, YPG ve PKK'ya verilen desteğin tamamen çekilmesi Türkiye'yi yumuşatır mı? Elbette kararı siyasiler verir.
Ama şu bir gerçek ki, kamuoyunda S-400 konusu bağımsızlık mücadelesi olarak görülüyor, bu yüzden de maliyet hesabını kimse yapmıyor. Velhasıl, Erdoğan'ın eli rahat... ABD ne yaparsa kendine yapar...