Malum, bir haftadır herkes finans uzmanı oldu.
Gece Tokyo piyasasının açılışını gördükten sonra yatıyor. Sabah Borsa İstanbul'la uyanıyor.
Akşam Londra'yı takip ediyor. ABD'de piyasa kapanana bekliyor.
İnternette önüne gelen ne var ne yoksa okuyor.
Çarşı karışık ya... Kim ne bilgi üretmiş, doğru mu yalan mı bakan yok. Hoop aldığı yarım yamalak bilgiyi yuvarlayıp başlıyor algı yapmaya...
Farkına vardınız mı bilmiyorum. Hafta başında dolarda operasyon hazırlığı yapanlara karşı Merkez Bankası'nın likidite önlemleri devreye girer girmez yabancı basın aracılığıyla Türkiye'ye bir etiket yapıştırılmaya başlandı.
Neydi bu?
"Türkiye'de serbest piyasa yok, talimatla iş yapan piyasa var." Kim yapıştırmaya çalıştı bu algıyı?
Hangi birisini söyleyeyim...
İngiliz medyası (Financial Times, BBC ve Reuters) topu attı, ABD medyası (Bloomberg) tuttu, youTuber ekonomistler ve FETÖ'cüler göğüsledi.
Londra piyasasında gecelik swap faizi son 18 yılın en yüksek düzeyine çıkınca Türk bankalarının talimatla TL'yi kıstığına dair haberler ortaya atıldı. Hatta kaynağı belirsiz bankacıların, isimsiz analistlerin demeçlerine yer verilerek "Türkiye'de bankalara yabancılara bir lira dahi satmayın emri verildi" diye ifadeler yayımlandı.
Haber, ajanslar üzerinden ve internetten yayılmaya başlandı.
Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın çıkıp açıklama yapmak durumunda kaldı. Bu haberi yapanın da servis edenin de yayanın da amacı o kadar açık ki... İçeride ve dışarıda Türkiye'nin serbest piyasadan uzaklaştığı izlenimi vererek "Türkiye'ye para getiren isteyince çıkamaz, sakın gitmeyin" algısıyla yeni bir operasyon planlıyorlar...
Halbuki, Türkiye'de 1980'lerde iktisadi liberalleşme süreci başladı.
1989'da uluslararası sermaye hareketleri tamamen serbest bırakıldı. O tarihten bu yana borsadan hisse alamayan, bankada hesap açamayan, devlet tahviline sahip olmayan, kârını ülkesine rahatlıkla transfer edemeyen var mı? Yok... O halde?