Türkiye, ağır ekonomik saldırılarla sınandığı dönemler yaşıyor. Ekonominin yüksek faiz-yüksek kuryüksek enflasyon ve düşük büyüme sarmalından çıkması için topyekün seferberlik gerekiyor. Bu süreçte yatıp-kalkıp para piyasalarını konuşuyoruz. Peki ya sermaye piyasaları?
Bana göre, ekonomik bağımsızlık mücadelesinde sermaye piyasalarına büyük görev düşüyor. Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) bir an önce yeni enstrümanlar çıkararak reel sektörü desteklemesi, küçük yatırımcıları dolar ve faize mahkum etmeyecek adımlar atması şart...
Yapılıyor mu derseniz... İlkiyle ilgili bir çalışma yürütüldüğünü biliyorum. İkincisine gelince...
Son günlerde küçük yatırımcıları borsadan soğutan bazı kararlar alındığını görüyorum. Bakıyorsunuz, sürekli zarar eden bazı halka açık şirketler her yıl SPK'nın yolunu tutup bedelli sermaye artırımı kararı alıyor, küçük yatırımcılara 'pamuk eller cebe' diyor.
Kim mi bunlar?
Mesela, Fenerbahçe... Mesela, Boyner... Mesela, Engin Yeşil...
Bakıyorsunuz, Fenerbahçe'nin milyon dolar borcu var. Bunu, küçük yatırımcıdan kapatmaya çalışıyor. 12 ay önce "kredi kapatacağım" diye yüzde 350 bedelli sermaye artırımı yapan Boyner, gelen parayı yönetimdeki aile üyelerine prim olarak dağıtıp bu yıl yeniden küçük yatırımcının cebine yöneliyor. Bu kez yüzde 155 bedelli sermaye artırımı için izin istiyor. Borsa İstanbul'da halka açık 4 şirketi bulunan inşaat grubu patronu Engin Yeşil de şirketinin tüm hisselerini borsada satıp sonra "Ülkede kriz var, maliyetler arttı, ben inşaatları durdurdum" diyebiliyor.
Velhasıl, SPK'nın şirketlere kaynak yaratırken küçük yatırımcıyı da göz ardı etmemesi gerekiyor. Unutulmamalıdır ki, milli ekonomimizin bekası ve bağımsızlığı güçlü ve milli bir sermaye piyasasından geçer.