Amma McKinsey'miş be kardeşim! Tartışmalar tam bir deli saçmasına dönüştü. Ülkücülerle İP'liler birbirine girdi, yazarlar "McKinsey'ciler" ve "McKinsey'e karşı olanlar" diye bölündü, dolardaki yükselişin müsebbibi bu firma oluverdi, IMF'ydi, Düyun-u Umumiye'ydi derken en son konu Sevr öncesine bile bağlandı.
Güler misin, ağlar mısın!
Türkiye'de son yıllarda hazır ve nazır apronda bekleyen bir kesim var ki... Sormayın gitsin. Suyun üstünde bile yürüseniz, "çünkü yüzme bilmiyor" diye eleştiri yaparlar.
***
Neyse gelelim meselenin iç yüzüne...
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ilk olarak McKinsey adını ABD seyahatinde zikretti. Türkiye'de kıyamet koptu. Arkasından Bakan Albayrak NTV yayınına çıkıp meseleyi anlatsa da nafile... "İnsan inanmak istediğine inanır" hesabı...
Peki işin gerçeği ne?
Biliyorsunuz, Yeni Ekonomi Programı'nda tasarrufları, etkin kayıt dışı mücadeleyi, gelir artırıcı tedbirleri tüm bakanlıklarla koordineli şekilde sağlayacak bir Kamu Maliyesi Dönüşüm ve Değişim Ofisi kurulacağı açıklandı. Şöyle düşünün: Bu ofis kamuda maliyetleri düşürüp, verimliliği artırmaya liderlik edecek önemli bir kurum...
Ofis çalışmalarının nasıl olabileceği ve dünya örnekleriyle ilgili bir ön çalışma istendi. Hani, üniversitedeki araştırma raporları cinsinden...
***
Farklı danışmanlık firmalarından öneriler toplandı. McKinsey de yöntem önerilerini sundu. Bu önerilere para filan da ödenmedi. Yöntem önerilerini inceleyen Hazine ve Maliye Bakanlığı, kurgulanacak çalışmanın kendi insan kaynağıyla yapılacağını söyledi.
Anlayacağınız, McKinsey'le ne anlaşma yapıldı ne sözleşme... McKinsey çalışmasını sundu, sonra da evine döndü.
Açıkçası başından beri McKinsey'in Kamu Maliyesi Dönüşüm ve Değişim Ofisi'yle ilgili yaptığı, yapacağı zaten bundan ibaretti. O da oldu ve bitti. Ama dedim ya, apronda bekleyenler meseleyi anlamak istediği gibi anlayıp ortalığı velveleye verdi...