Küçük bir operasyon geçirdiğim için birkaç gündür evde istirahat ediyorum.
Malum izinde olunca da geç kalkıyorum.
Ama dün sabahın köründe acı acı çalan telefon sesiyle erkenden ayağa dikildim.
Telefonun ucundaki kişi yurtdışı bağlantılı bir şirketin tepe yöneticisi arkadaşımdı. "Haberin var mı?Dev bir operasyon oldu. ABD'ye para gönderen 417 kişi gözaltına alındı" deyince yataktan fırladım. "Ne oldu" demeye kalmadan arkadaşım "İran'la medikal ticareti yapan tanıdığım bir şirketin ortağını da gözaltına almışlar.
Araştırsana" diyerek telefonu kapadı.
İran, ABD, kara para, operasyon kelimeleri yan yana gelince açıkçası bir anda duraksadım.
Altından ne çıkacak diye düşünmeye başladım.
O arada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın açıklaması geldi. Gönderilen meblağ 2.5 milyar liraya tekabül ediyor. 28 bin 88 hesaba para transferi yapılıyor. Parayı gönderen 417 kişinin birbiriyle ilişkisi olduğu belirtiliyor. Paranın 5 bin TL ve üzerindeki meblağlarda yollanması fark edilmek istemediklerini gösteriyor.
Belli ki, organize bir iş var.
Olayın perde arkasında, Türkiye'yi ABD'de Reza Zarrab benzeri bir davayla karşı karşıya bıraktırmak isteyenlerin olup olmadığını birkaç güne anlarız.
Ancak...
Bana göre, şu soruların yanıtlanması gerek.
Birincisi, gözaltı listesinde İran'la ticaret yapan kazançlarının bir kısmını yurtdışına gönderen tacirler de var mı?
İkincisi, Türkiye'ye sıcak para zaten bu tür insanlardan geliyor. Operasyon yanlış duyurulduğu için sıcak para ürker mi?
Üçüncüsü, para ABD'de yerleşik İranlılar'ın hesaplarına gidiyor. Ama nasıl oluyorsa, bu kadar hassas oldukları bir konudan haberleri olmuyor?
Uzun lafın kısası, operasyonda sapla samanın iyi ayırt edilmesi gerekiyor. Bu yüzden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne büyük iş düşüyor.