Günlerdir ülkede bir Cumhuriyet tartışmasıdır aldı başını gidiyor. Gazetenin sahibi vakfın yönetimi değişince çarşı karışıverdi. Eski yönetim ve artıkları "etikbutik- özgürlükdemokrasi- saray" diyerek konuyu saptırmaya çalışıyor. Yeni yönetim gazetenin Atatürk çizgisine döneceğini belirtiyor. Ben kimin daha Atatürkçü, kimin sol kılığında girmiş FETÖ'cü- PKK sempatizanı- ikinci Cumhuriyetçi olduğuna değinmeyeceğim. Dikkatimi çeken bir mesele var. O da Cumhuriyet gazetesinin finans kaynakları... Rahmetli İlhan Selçuk döneminde az çok biliyorduk. Çapanlar, Cinerler, Temizeller, Doğanlar... Asırlık gazetenin yaşaması için İlhan Selçuk birilerinin kapısını çalıyordu. Peki ya sonra?
Selçuk'u hapse tıktıranlar hatta ölümüne neden olanların işbirlikçileri gazete yönetimine gelince işler biraz karanlıklaştı.
Ne demek istediğimi biraz daha açayım...
Bir gazetenin temel 2 geliri vardır. Biri günlük gazete satışı, diğeri reklam geliri... Diğer gelirleri çok cüzidir.
Gazeteci kökenli olmadan Cumhuriyet Vakfı'nın İcra Kurulu Başkanlığı'na kadar çıkan eski yönetimden Akın Atalay'ın son vakıf toplantısında sunduğu mali tablolara bakınca sıradışılık göze çarpıyor.
Şöyle izah edeyim. Cumhuriyet neredeyse hemen her yıl zarar ederken usulsüz seçimle vakıf yönetimi değiştikten sonra birdenbire kâr etmeye başlıyor. 2015'te 1 milyon 830 bin TL zararı olan gazete 2016'da 350 bin TL, 2017'de 1 milyon 150 bin TL, 2018'de 1 milyon 300 bin TL (haziran itibarıyla) gelir fazlası elde ediyor. İlginçtir ki, bu saydığım dönemlerde gazetenin tirajı da reklam gelirleri de düşüyor. 2015'lerde 40 binin üzerindeki tiraj, 2016'da 38 bin, 2017'de 39 bin 600, 2018'de 36 bine geriliyor.
Yani ortada usulsüz işbaşı yapan yönetimin bir başarısı yok. O halde bu para kimden ve ne karşılığında alındı?
Biraz zihin açayım. Gazeteye yakın isimler, 2016'dan sonra gazeteye Avrupa'dan kaynağı belirsiz para geldiğini söylüyor. Paranın aktığı dönemde gazeteyi firari Can Dündar yönetiyor. Atılan manşetler Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden haberlerle dolu... "Mit TIR'ları", "Charlie Hebdo" ekleri, Kandil güzellemeleri, PKK'yı şirin gösterme çabaları... Bu bilinmeyen paralarla atılan manşetler arasında bağlantı olup olmadığını Alev Coşkun ve ekibi ortaya çıkarırsa seviniriz.
Bence pandoranın kutusu yeni açılıyor.