Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından ekonomi cephesindeki seferberlik halini hep birlikte izledik, izliyoruz. İlk şok, finansal aktörlerin güçlü ve birlikte duruşuyla atlatıldı. Daha sonra hükümet açıkladığı paketlerle yatırım ortamını hareketlendirdi. Merkez Bankası faiz indirimlerine devam ederek büyümeyi desteklediğini gösterdi. Bankalar konut kredilerinde faiz indirerek inşaat sektörüne destek oldu. Kamu ve özel sektör, yurtdışında Türkiye algısını yükseltmek için muhataplarıyla görüştü, mektuplar yolladı, gazete ilanlarıyla ülke ekonomisini anlattı.
Peki bitti mi? Şimdi ne yapmak gerekiyor? Kime ne görev düşüyor?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın her fırsatta vurguladığı gibi, Türkiye'de faizler hâlâ yüksek. Konuttaki gibi ticari kredilerde de indirime gitmek gerekiyor. Malum, büyüme rakamları özel sektörün yatırım iştahındaki azalmayı yüzümüze vurdu. Duyduğuma göre, bankacılık sektörü ticari krediler konusunda çalışıyor.
Ama... Faizleri düşürmek tek başına bankaların inisiyatifine mi bırakılmalı? BDDK 'abi' rolü üstlenerek oyuna giremez mi? Genişleme döneminde aldığı daraltıcı önlemleri biraz gevşetemez mi? Bu durumda eli rahatlayan bankalar tüketicileri sevindirme yoluna gidemez mi?
Hatırlarsınız, bugün yürürlükteki finansal düzenlemeler 2001 krizinin zor şartları göz önünde bulundurularak hazırlandı. Artık mevcut yapıya dar geliyor. Yeniden dizayn edilmesi durumunda bankacılık sektörünün faiz konusunda daha radikal adımlar atabileceğini düşünüyorum.
Ez cümle, BDDK'nın içinden gelmeyen, bilakis sektörden yetişmiş, 1 yıldır kurumunu iyi tanımış, içerisini terör unsurlarından temizlemiş bir bürokrat olan başkan Mehmet Ali Akben'in ağırlığını koyması gerekiyor. Akben'in yeni vizyon ve yapılanmayla BDDK'nın çehresini değiştireceğini umuyorum.