Her yazı Euroleague'in zorluğundan bahsediyoruz. Her hafta bu zorluğun derecesini gösteren birçok olay yaşıyoruz. Fenerbahçe Ülker, Bilbao'da kaybetseydi grup sonuncusu idi. Galatasaray Medical Park'ın maçının neticesi tersine dönse, galibiyetsiz Prokom'un önünde beşinci sırada kalacaktı. Bu hesaplar geçmişte kalsa da, bu haftaki Bilbao ve Olimpija galibiyetlerinin altın değerinde olduğu gerçeği değişmez.
Bu zorlukları, Madrid-Florya hattındaki bir basketbol gezisiyle açalım. Galatasaray Medical Park'ı, bu hafta Olimpija'daki çok değerli galibiyete Furkan'ın müthiş performansı (7/9 iki sayı, 11 ribaund, 28 verimlilik puanı) taşıdı. Sarı-kırmızılıların son iki yıldır yaptığı yatırım, genç Furkan'ın bonservis bedeli, Lakoviç, Songalia, Ender, Tutku'nun bedelleri az değil mi diye düşünebilirsin.
Real Madrid'i koyalım Cimbom'un karşısına... Markası üzerinde; Real Madrid. Ülkesi İspanya. Şehri başkent. Spor tarihi desen ansiklopediler yetmez. Salonsa salon, tesis ise en kralından. Tam anlamıyla kralın takımı. Koç desen, milyonları üstüne sayıp aldılar Ettore Messina'yı... Kadro desen, iki senede harcanan 55 milyon euro... İki yılda değişen 13 top seviyede oyuncu. Hepimiz Joventut'tan hayranıyız Rudy Fernandez'in... Verir misin ona kolay kolay 2.5 milyon euroyu? Verir misin Pocius'a 600 bin euro? Bu kadar isim, bu kadar etiket, bu kadar tecrübe, bu kadar prestij hala öğrenme dönemi yaşıyorlar bu hafta Partizan deplasmanında kaybederken...
Resme bu örneklerle bakınca, üç takımımızın da Top-16'ya kalması, yani 3/16 ile Avrupa'daki en üst seviyenin neredeyse % 20'sini ele geçirmek küçümsenmeyecek bir başarı ilk adım için...