Kırmızı et tüketiminin kalp damar hastalığını artırdığı yönde bilgilendirme yaparken hep kolesterol yüksekliğine sebep olduğu üzerinde dururuz. Ancak kırmızı et tüketiminin kolesterol yüksekliğine ek olarak, damar tıkanıklığına yol açan ve pek bilinmeyen bir sebebi daha var. Son dönem araştırmaları, kırmızı ette bulunan ve bağırsaktaki bakterilerin ürettiği Trimetil Amin Oksit yani kısaca TMAO'nun damar tıkanıklığına yol açtığını belirledi. Peki bu TMAO nedir ve nasıl oluşur, birlikte bakalım.
TMAO NEDİR?
Hayvansal besin tükettiğimizde bağırsak bakterilerimiz hemen bunları sindirmek için çalışmaya başlar. Bu esnada kırmızı ette bolca bulunan L-karnitin ve kolin bağırsaktaki Firmicutes grubundaki bakteriler tarafından trimetilamine (TMA) dönüştürülur. Daha sonra TMA karaciğerde trimetilamin-N-okside (TMAO) edilmektedir. Eğer kanınızda bu bileşikler yüksek düzeydeyse kalp krizi veya inme geçirme olasılığının iki kattan fazla olduğuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Çünkü üretilen TMAO, arter duvarında kolesterol birikimini artırmasının yanında trombositlerle etkileşime girerek pıhtılaşmayı teşvik eder. Bu yüzden kalp krizi ve inme riskini de artırır. Çalışmalar yaşla birlikte TMAO düzeylerinin artığını gösteriyor. Burada bağırsaklarımızın da etkisinden bahsedebiliriz. Bağırsak mikrobiyomumuz yaşla birlikte değişiyor; yaş arttıkça TMAO üretmeye yardımcı olan daha fazla bakteri üretiliyor.
TMAO oluşumuna neden olan bileşenler sadece kırmızı ette değil tavukta, balıkta, yumurtada, süt ve süt ürünlerinde de var. Ancak en çok kırmızı ette bulunuyor. Bununla birlikte tuzlu su balıkları TMAO'nun en zengin kaynağıdır. 1 mg TMAO içeren 100 g sığır eti veya yumurtaya kıyasla, 100 g deniz balığında 300 mg TMAO içerir. Balıklarda bulunan TMAO'nun metabolik bir ürün olmaktan ziyade doğal besin kaynağının ve dokuda birikimin sonucu olduğu düşünülmektedir. Ancak yapılan çalışmalarda balığın içerdiği sağlıklı çoklu doymamış yağlar sayesinde TMAO'nun bu zararlı etkisinin önüne geçtiği belirtilmektedir. İşin özü yakın gelecekte bireysel olarak kanda TMAO ölçülerek kişiye "Sen balık yersen kalp krizinden korunabilirsin ya da kalp hastalığı için riskin artar" diyebileceğiz.
İŞTE TETİKLEDİĞİ HASTALIKLAR
Son zamanlarda birçok çalışmada yüksek plazma TMAO düzeyinin kardiyovasküler hastalık için yeni risk faktörü olabileceği gösterilmektedir. TMAO kolesterol ve sterol metabolizmasını olumsuz yönde etkilemekte, makrofajlarda kolesterol birikimini artırmakta, trombosit aktivasyonunu tetiklemekte ve pro-atorejenik etki göstermektedir. Journal of the American Heart Association dergisinde çalışmaya göre kanda TMAO konsantrasyonun artışı ciddi istenmeyen kardiyovasküler olayları 1,62 kat artırmaktadır. Ateroskleroz ve TMAO arasındaki ilişkiye dair yapılan diğer bir çalışmada artmış serum TMAO düzeylerinin aterosklerozun erken bir belirteci olan karotis intima media kalınlığı artışı ile ilişkili olduğu bulunmuştur.
YAŞLANMAYI HIZLANDIRIYOR
Hipertensiyon dergisinde yayımlanan çalışmaya göre; diyete TMAO ilavesi, metabolik olarak yaşlanmayla ilişkili bulunuyor. Aynı zamanda öğrenme ve hafıza durumlarında da bir azalmaya sebep oluyor. Aslında hepimiz vücudumuzda TMAO'lar üretiyoruz. Fakat hayvansal besinleri fazla tükettiğimizde bu bileşiğin vücudumuzda arttığını bilmeliyiz. Ne kadar çok kırmızı et tüketirsek, bu bileşiği üreten bakterileri o kadar besliyoruz. Sonuçta yaşlanma sürecine istemesek de katkıda bulunuyoruz. Yaşlanmanın, damarlarımızda oksidatif stresin bir sonucu olarak, kardiyovasküler hastalık için en büyük risk faktörü olduğunu unutmamalıyız. Yüksek miktarda kırmızı et tüketiminiz varsa bir kez daha düşünün! Yapacağınız küçük değişiklerle kalp hastalıkları açısından risk faktörlerinizi azaltabilir ve daha sağlıklı bir yaşama kavuşabilirsiniz.
Yapılan çalışmalarda bozulmuş böbrek fonksiyonlarına sahip olan kişilerin plazma TMAO düzeyinin yüksek olduğu bulunmuştur. Serum TMAO konsantrasyonu, glomerüler filtrasyon hızı (eGFR) ile ters orantılı ve diyaliz alan hastalarda belirgin şekilde daha yüksek olarak gösterilmiştir. Kandaki TMAO düzeyinin yüksek olması böbrek hastalığına bağlı ölüm riskinin artışı ile ilişkilendirilmiştir. Yapılan bir çalışmada 521 böbrek hastası incelenmiş ve açlık plazma TMAO düzeyi ile tüm nedenlere bağlı ölüm riski arasında ilişki olduğu gösterilmiştir.
AKDENİZ DİYETİ ÖNEMLİ
Akdeniz diyetinin kolin ve Lkarnitin içeriği kırmızı et, yumurta ve peynirden bol olan tipik Batı diyetinden yüzde 50'den düşüktür. Bu nedenle Akdeniz diyetiyle beslenmek daha düşük TMAO düzeyleriyle ilişkilidir. Akdeniz diyeti, TMAO oluşumunu engelleyerek, sağlık üzerine olumlu etki gösterir. Beslenme düzenindeki değişiklikler, TMAO düzeylerinin kontrolünün sağlanması için güvenilir, kolay ve ekonomik tedavi yöntemidir. Akdeniz diyetinin sağlık üzerine etkilerinin incelendiği PREDIMED çalışmasında düşük yağlı diyete oranla idrar TMAO düzeyini önemli ölçüde azalttığı bulunmuştur. Başka bir çalışmada ise sızma zeytin yağı ile zenginleştirilmiş Akdeniz diyetine uyumun artmasıyla serum TMAO düzeyinin düştüğü gösterilmiştir. Akdeniz diyetine zayıf bir uyumun ise sağlığa zararlı bağırsak bakterilerini ve idrar TMAO konsantrasyonunu artırdığı bulunmuştur.
PROBİYOTİKLER ÖNEMLİ
Nutrients dergisinde yayınlanan çalışmaya göre kefir, yoğurt, tarhana gibi probiyotik ve soğan, sarımsak, pırasa, enginar, tam tahıllar gibi prebiyotik besinler bağırsak mikrobiyotası üzerinde olumlu bir etki ortaya çıkarabilmektedir. Bu biyoaktif besin ögeleri diyet öncülerini TMA'ya dönüştüren bakterileri azaltmak ve diyet öncülerinin TMA'ya dönüşümünü azaltan bakterileri artırmak için yararlı olabilmektedir.
Proteinlerin mikrobiyota üzerine olan etkisi, hayvansal veya bitkisel kaynaklı olup olmamasına göre değişmektedir. Hayvansal kaynaklı proteinler TMAO düzeylerinde artışa neden olurken, bitkisel kaynaklı proteinlerde artış gözlenmez. Vegan ve vejetaryen diyetlerde hayvansal protein tüketiminin olmaması trimetilamin N-oksit (TMAO) seviyelerinde azalma olmasını sağlamaktadır. Bu diyet modelleri prebiyotik potansiyeline sahip sindirilemeyen karbonhidrat ve polifenollerden oluştuğundan, yararlı bakterilerin aktivitesini ve büyümesini uyarmaktadır.
KÜÇÜK DEĞİŞİKLİKLER ÖNEMLİ SONUÇLAR VERİYOR
Yağlı et tüketiminizi azaltın. Hayvansal kaynaklı doymuş yağlar yerine, zeytinyağını diyetinizin vazgeçilmezi haline getirebilirsiniz.
Ceviz, fındık, badem gibi yağlı tohumlar günlük diyetinizde mutlaka yer alsın. Bu besinler içerdikleri sağlıklı yağ asitleriyle hem tokluk hissetmenize yardımcı olur hem de kalp koruyucu etki gösterir.
Balık tüketiminize önem verin. Omega-3 alımı her şeyde olduğu gibi kalp sağlığında da çok değerli. Haftada en az 2 kez balık tüketmeye özen gösterin.
"Günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve" ilkesini benimseyin. Hem posa açısından hem de vitamin, mineral açısından zengin olduklarından kalp sağlığı üzerinde de olumlu etkileri var.
Lif tüketiminizi artırın. Tam tahıllar, yulaf, sebze, meyve ve kuru baklagiller diyetteki en iyi lif kaynağı besinlerdendir.
Tuz tüketiminizi azaltın, yemeklerinize ekstra tuz ilave etmeyin. Fazla tuz tüketiminin, kalp hastalıklarından ölüm riskini yüzde 9 oranında artırabileceği gösterilmiş.
TİP 2 DİYABETİ ARTIRIYOR
Yapılan son çalışmalar; bağırsak disbiyozisi ile insülin direnci ve Tip 2 diyabet arasında bir ilişki olduğunu göstermektedir. Bağırsak metabolitlerinden biri olan TMAO ve diyabet ilişkisine yoğunlaşan çalışmalar; diyabetli kişilerde diyabetli olmayanlara göre yaklaşık 10 kat daha yüksek TMAO düzeyine sahip olduğu bildirmiştir. Yapılan başka bir çalışmada dolaşımdaki yüksek TMAO düzeyinin artan diyabet prevalansı ile ilişkili olduğu, daha yüksek TMAO düzeyine sahip kişilerin daha düşük TMAO düzeyine sahip olan kişilere göre diyabetik olma riskinin yaklaşık yüzde 50 daha fazla olduğu gösterilmiştir.