Çayı sağlıklı bir yaşamın önemli bir içeceği olarak görüyorum. Bazı araştırmalar özellikle yeşil çay dahil tüm çay çeşitlerinin bağışıklık sistemini destekleyici, inflamasyona savaş açıcı, kardiyovasküler sağlığı geliştirici hatta bazı kanser türlerinden koruyucu etkileri olduğunu bildirmektedir. Bu sağlığa iyi gelen etkisinin çayda bulunan antioksidanlardan polifenollere ait olduğu belirtilmektedir. Çay; çay bitkisinin yaprağından veya herhangi bir bitkinin kök, çiçek, tomurcuk ya da yapraklarının demleme veya kaynatılması ile elde edilen içecek olarak basitçe tanımlanabilir. Mesela ıhlamur çayı ıhlamur ağacının çiçeklerinden demlenerek elde edilirken, adaçayı ise adaçayı çalılarının yapraklarının kaynatılması ile hazırlanır. O nedenle birçok çiçek veya tomurcuktan ve yapraktan farklı bitkilerin çayları elde edilebilir. Çayları hazırlarken aslında demleme usulünü kullanmak en sağlıklı yaklaşım olarak değerlendirilmektedir. Ve tüm çaylara kuru karanfil, çubuk tarçın, tane karabiber gibi baharatları ekleyerek servis etmenin sağlığa daha fazla yararlı olduğunu, bal ile tatlandırarak içmenin ise çayın içinde mevcut olan antioksidanların biyolojik etkinliğini en az 10- 20 kat arttırdığını sizlere küçük bir sır olarak vermek isterim. Birçok çay çok değerli fakat pek sık içmediğimiz ama sağlık için çok değerli yararları olan 3 süper bitkinin çaylarından bahsetmek istiyorum.
ZENCEFİL ÇAYI MUCİZESİ
Mide bulantısı ilacı olarak bilinen zencefili; keskin tadı ve içerisinde bulunan gingerol adlı antioksidan sayesinde iyileştirici etkiye sahip kök sebze olarak değerlendirebiliriz. B3, B6, demir, potasyum ve C vitaminini de iyi miktarda içeren zencefil ezilerek balla karıştırılarak tüketilebileceği gibi kuru toz halde baharat şekliyle de tüketilebilmektedir. Fakat zencefilin çay olarak içildiğinde bitkisel tıp tedavisinde çok daha etkili bir yol olduğu savunulmaktadır. Zencefil çayı; çok pratik olarak taze zencefil kökünün dış kabuğu temizlenerek dilimlendikten sonra sıcak suda demlendirilmesiyle hazırlanır.
Zencefil çayının, daha çok gastrointestinal fonksiyonun gelişmesinde, ağrı, inflamasyon ve metabolik sendromun düzelmesinde fayda sağladığı üzerine sistematik bilimsel çalışmalar yayınlanmaktadır. Zencefil çayının, kanın pıhtılaşmasını yavaşlatıcı etkisi bulunur. Bu nedenle aspirin gibi kanda trombosit sayısını azaltıcı, pıhtı giderici veya kan sulandırıcı ilaçlar kullananların dikkatli tüketmesinde yarar var. Ayrıca zencefilin kanamayı arttırıcı etkisinden dolayı da cerrahi operasyon sonrasında tüketilmemesi uyarısını da atlamamak gerekiyor. Zencefil çayını tatlandırmanın en iyi yolu 1 büyük fincana 1 tatlı kaşığı bal eklemek diyebilirim. Zencefil ve bal ikilisi boğaz ağrısı şiddetini azaltmaya yardımcı olmakla birlikte zencefil çayının antioksidan etkisini de güçlendirmektedir.
PAPATYA ÇAYI VE SİNİR SİSTEMİ
Yatmadan önce içilen papatya çayının yatıştırıcı etkisi olduğunu çoğumuz tecrübe etmişizdir. Stresin doruk yaptığı zamanlarda da aynen adaçayı gibi papatya çayının da sakinleştirici etkisi bilinmektedir. Bitki çaylarına özel yapılan çalışmalarda papatya çayının bu iki fonksiyonel özelliğinden de bahsedilmektedir. Papatya çayı; papatya çiçeğinin aynen ıhlamur çiçekleri gibi demlenmesiyle elde edilen aroması kuvvetli bir bitki çayıdır. Papatya çayını sıcak suda beş dakika demleyerek kolayca hazırlayabilirsiniz. Papatya doğal olarak bitkisel bir fitokimyasal olan apigenin içerir. Apigenin beyinde stres odaklarını uyaran noktalara geçerek bir rahatlatıcı etki yani antistres rol üstlenmektedir. Diyabeti olan hastalara tavsiyem kahvaltı ve akşam yemekleri sonrasında birer fincan papatya çayı içmeleri. Böylece yemek sonrası hızlı kan şekeri yükselmelerini kontrol altına almaları kolay olacaktır. Diyabet hastaları papatya çayını demledikten sonra içine çubuk tarçın atarak içtiklerinde tatlı yeme ataklarını da kontrol altına alabilmektedirler. Yemeklerden sonra içilen papatya çayının mide asitlerini azaltabileceği ve böylece midede ülser sorunu yaşayan bireylerde ülsere sebep olan bakteri büyümesini önleyerek yarar sağlayabileceği bildirilmektedir.
HİBİSKUS ÇAYI
Hibiskus bitkisinin demlenmesiyle kırmızı turuncu arası cezbedici rengiyle ve nefis tadıyla sıcak ya da soğuk içilebilecek çok sağlıklı bir bitki çayıdır. Kurutulmuş yapraklardan demleme ile hibiskus çayı pratik bir şekilde hazırlanabilir. Hibiskusa has antioksidanlar çok az da olsa kalsiyum, magnezyum ve potasyum içermesi besleyici olarak değerli olmasını sağlamaktadır. Hibiskusa o güzel kırmızımsı portakal kabuğu arası rengi veren antosiyanidin bolca bulunur. Bu antioksidanın antiviral etkisi ve kardiyovasküler hastalıklar üzerinde yararları bulunmaktadır. Kuş gribine karşı koruyucu etkileri literatürde bildirilmektedir.
HAFTANIN UYARISI
Kansere karşı beslenme diyetlerinin en etkilileri
Ülkemizde de yaygınlaşan kanseri önlemede immün beslenme ile bağışıklığı güçlendirme oldukça önemlidir. Bağışıklık sisteminde rol alan tüm hücre çeşitlerinin yeterli miktarda ve fonksiyonlarını yerine getirmeleri için beslenme tahmin ettiğinizden çok daha değerlidir. Kanserden koruyan, bağışıklık sistemini besleyen beş besin grubunu düzenli olarak yemenizin fayda sağladığını hatırlatmak isterim.
ARJİNİN AMİNO ASİDİNDEN ZENGİN BESİNLER: Özellikle kanser oluşurken arjinin sentezi olmamaktadır. Bağışıklık hücre sayısının arttırılmasını sağlar. Et, balık, tavuk ve baklagillerde arjinin oldukça yüksek miktarda bulunur.
GLUTAMİN, LÖSİN, İZOLÖSİN VE VALİNDEN ZENGİN BESİNLER: Bağırsak mukozası ve bağırsaktan salgılanan bağışıklık hücrelerinin sentezinde görevlidir. Kırmızı et ve peynirde yüksek miktarda bulunur.
OMEGA 3 YAĞ ASİTLERİNDEN ZENGİN BESİNLER: Bağışıklık sistemi hücrelerinin hücre duvarı sentezinde rol alır. Balık ve balık yağında fazlasıyla bulunur.
NÜKLEOTİDLERDEN ZENGİN BESİNLER: Tüm bağışıklık hücrelerinin sayı ve fonksiyonlarının arttırılmasında görevlidir. Yeşil yapraklı sebzeler, mantar, balık, kırmızı et ve kuru yemişlerde yüksek oranda nükleotid mevcuttur.
PROBİYOTİKLERDEN ZENGİN BESİNLER: Bağışıklık sistemi hücrelerinin sentezinde aktif görev alan yararlı bakterilerin üremesinde etkindir. Turşu, tarhana, yoğurt, kefir, ayran, boza gibi besinlerdir.
HAFTANIN ALTIN DEĞERİNDEKİ NOTU
Zeytinyağı şişmanlamayı önlüyor
Akdeniz bölgesinde Türkiye, Yunanistan, İtalya ve İspanya'da çok fazla tüketilen zeytinyağının şişmanlamayı önleyici etkisi olduğu belirlendi. İspanya'da 7 bin kişi üzerinde yapılan beş yıllık izlem araştırması olan PREDIMED araştırması sonuçları özellikle soğuk sıkım erken hasat zeytinyağının 55-80 yaş arasında kalori kısıtlaması olmadan tüketmenin kilo alımını, yağ depolanmasını önleyebildiğini gösterdi. Her öğünde salatalarınıza bir yemek kaşığı zeytinyağı kullanmak, tüm yemekleri zeytinyağı ile pişirmek kilo almayı önlemek açısından oldukça değerli görünüyor.
Ek olarak son araştırmalar; zeytinyağı polifenollerinden hidroksitirozolün daha çok potansiyel etkisi kalbi koruma yönünde olurken oleochantal adlı polifenolün ise hastalıkların oluşmasında suçlu olan inflamasyonu önleyici, kempoterapik ilaçlar gibi kanser hücrelerini yok edici, sinir sistemini koruyucu ve römotolojik hastalıkları engelleyici etkisi bulunduğu da yeni bilgiler arasında yer aldı.
Natürel sızma zeytinyağında yaklaşık 200-500 mg kadar oleochantal bulunmaktadır. Ve araştırmalar oleochantalin çok az miktarda alınmasının bile melanoma, prostat, meme, karaciğer ve kolon kanseri yapan hücrelerinden temizleyen güçlü bir antioksidan olduğunu açıklamaktadır.