Vejetaryenler, hiç hayvansal besin tüketmeyen kişiler olarak tanımlanırken, günümüzde daha geniş ve ayrıntılı tanımlamalar yapılmaktadır. Vejetaryen sınıflaması tüketilen hayvansal ürün türüne göre değişim gösterebilmektedir. Bazı kişiler sadece kırmızı et tüketmezken bazı kişiler kırmızı etin yanı sıra yumurta tüketmeyip, süt ve ürünlerine sıcak bakıp yiyebilmektedir. Veya yumurta tüketimi olup süt ve ürünlerini tercih etmeyen vejetaryenler de mevcuttur. Bu nedenle vejetaryenleri sınıflamak artık o kadar kolay değildir. Son 5-10 yılda çok çeşitli vejetaryen beslenme tarzının ortaya çıktığını açıkça söyleyebilirim. Tüm vejetaryen beslenme stillerini özetleyecek olursam 13 tip farklı grubun olduğunu da belirtmeliyim. Bu grup vejetaryenlerin ne olduğunu ve hangi besinleri yiyip yemediğini sizlere açıklamak isterim.
BİLİŞSEL VEJETARYENLİK: Kişilerin kendilerini vejetaryen ya da semi vejetaryen olarak adlandırmadığı, beslenme planları içerisinde kırmızı et ürünleri tüketiminin düşük olduğu gruptur.
ETİK VEJETARYENLİK: Bu grupta yer alan kişiler vejetaryenliği sağlık nedenlerinden dolayı değil, dünyadaki ölüm ve zulmü en aza indirgemek amacıyla seçmişlerdir.
SEMİ VEJETARYENLİK (FLEKSİTARYEN): Etçil beslenme ve vejetaryen beslenme arasında geçiş özelliği taşıyan bir vejetaryen grubudur. Haftada belli ve sınırlı miktarda olacak şekilde sadece tavuk, balık etlerini tüketmektedirler. Kırmızı et tüketimi sağlık nedenlerinden dolayı mevcut değilken, bazı semi-vejetaryenler sadece organik et ve ürünlerine yönelmektedirler.
FRUTARYEN VEJETARYENLİK: Vejetaryen diyet grupları arasında en katı olanıdır. Pişirilmiş veya işlenmiş besinlerin en az miktarda tüketildiği diyet grubudur. Tükettikleri besinlerin yüzde 75'lik kısmını çiğ meyveler veya meyve benzeri sebzeler, kuru yemişler ve tahıllar oluşturmaktadır. Ek olarak hasat döneminde tamamıyla koparılmayan sebze ve meyveleri de diyetlerine ilave etmektedirler.
MAKROBİYOTİK VEJETARYENLİK: Yumurta dışındaki tüm hayvansal besinler, suni olmayan, rafine edilmeyen, organik ve doğal mısır gevrekleri, baharatları ve tahılları kapsamaktadır. Kümes hayvanlarının etleri, tüm kırmızı etler, süt ve yumurta ürünlerine beslenmelerinde yer vermezken balığın ilave edildiği diyetlerdir.
LAKTO VEJETARYENLİK: Et, balık, kümes hayvanları ve yumurta tüketmezken; süt ve ürünlerine, bala diyetlerinde yer verirler.
OVO VEJETARYENLIK: Yumurta dışında hiçbir hayvansal ürün tüketiminin olmadığı vejetaryen beslenme grubudur.
LAKTO-OVO VEJETARYENLİK: En sık uygulanan vejetaryen beslenme şekli olup, hiçbir eti tüketmeyen fakat sekonder hayvansal ürünler olan yumurta, süt, bal gibi besinleri diyetlerine ekleyen vejetaryen grubudur.
PESKO VEJETARYENLİK: Et ve tavuk tüketmeyen fakat balık ve diğer deniz canlılarının tüketildiği vejateryen grubudur. Semi-vejetaryenlikte olduğu gibi Ulusal İngiltere Vejetaryen Derneği tarafından bu grupta et tüketiminden dolayı vejetaryen olarak kabul görmemektedir.
POLO VEJETARYENLİK: Ulusal İngiltere Vejetaryen Derneği tarafından kabul görmeyen bu vejetaryen grubu, bitkisel besinlerle beraber yalnızca kümes hayvanlarını tüketmektedirler.
RAVİST VEJETARYENLİK: Bir diğer adıyla pişirilmemiş vegan diyettir. Esas olan tüm bitkisel besinlerin pişirilmemesidir.
SUPROTARYAN VEJETARYENLİK: Filizlenmiş tahıl, pirinç ve kurubaklagilleri içeren beslenme grubudur.
VEGANLIK: Hiçbir şekilde et, hayvanlardan elde edilen süt, yumurta, bal, yoğurt gibi ürünleri tüketmeyen ilave olarak yün, ipek, deri gibi hayvansal ürünlerden hazırlanmış olan kıyafetleri de kullanmayan vejetaryen grubudur. Diyetlerini sebze, meyve, tahıl, ceviz, fındık badem gibi kuruyemişler oluşturmaktadır. Hayvanlar üzerinde test edilmiş kozmetik ürünlerini, hayvansal yağ içeren sabunları ve süt içeren çikolata, kek gibi pastane ürünlerini de kullanmayı reddederler.
VEJETARYEN DİYETLER SAĞLIKTA NELERE YOL AÇIYOR?
Vegan ya da vejetaryen beslenme üzerine yapılan çalışmalarda bu tip beslenen bireylerin genel olarak daha sağlıklı olduğu hep vurgulanmaktadır. Fakat yeterli ve dengeli bir beslenme planı olmadan gelişigüzel yeme düzeni sağlayan vejetaryenlerde özellikle vegan beslenen kişilerde anemi (kansızlık), B12 vitamini eksikliği, osteoporoz (kemik erimesi) gibi sağlık problemlerinin görülebileceği literatürde bildirilmektedir. Vejetaryen diyetler doymuş ve kolesterol bakımından daha fakir; diyet lifi, magnezyum, potasyum, E ve C vitaminleri, folik asit, karoten, flavonoid ve fitokimyasallar bakımından daha zengindir. Besin ögelerinin çeşitliliği, çok yönlü ve dengeli oluşu vejetaryen beslenme planının sağlık açısından olumlu etkilerinin olabileceğini göz önüne getirmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki; veganlar ve bazı vejetaryenler B12 vitamini, iyot, demir, kalsiyum, D vitamini, çinko ve omega 3 yağ asidi gibi bazı besin ögelerini daha düşük oranda alabileceklerinden dolayı bu besin ögelerinin yetersizliğine bağlı olarak bazı sağlık sorunları ortaya çıkabilmektedir, Vegan veya vejetaryen beslenen kişilerin kan kolesterol düzeylerinin daha düşük, obezite, diyabet, kalp-damar hastalıkları, arteroskleroz (damar sertliği) ve hipertansiyon gibi sağlık sorunlarının daha az görüldüğü bildirilmektedir.
DÜNYADA SAYILARI ÇOĞALIYOR
Amerika Birleşik Devletler'inde her 100 kişiden dördü vejetaryen diyeti benimsemektedir. 2005 yılında yapılan bir ankete göre, 8-18 yaş aralığındaki çocuk ve ergenlerde her 100 kişiden üçünün vejetaryen, bir kişinin ise vegan olduğu sonucuna varılmıştır. Birçok kişinin ise vejetaryen diyetlerine ilgileri olduğunu belirtmekte ve bu ifadelere göre her 100 kişiden 22 kişi et ürünlerinin etsiz alternatiflerini düzenli olarak yemeğe özen gösterdiği bildirilmektedir. Avrupa ülkelerinde her 100 kişiden 5-9 kadarının vejetaryen beslenmeyi tercih ettiği görülmektedir. Ülkemizde ise vejetaryen beslenmeye ilişkin prevelansın belirlenmesi amacıyla Türkiye Vegan ve Vejetaryenler Derneği tarafından Ocak 2014 yılında bir çalışma başlatılmış olup henüz sonuçlandırılmamıştır.
HANGİ HASTALIKTA ETKİLERİ NELER?
KALP-DAMAR HASTALIKLARI: Yapılan çalışmalar sonucunda vejetaryen beslenen bireylerin total kolesterol, düşük yoğunluklu lipoproretin (LDL-K) konstrasyonlarının daha düşük olduğu saptanmıştır. İlave olarak bu tür beslenme modeli, dislipideminin özellikle de yüksek kolesterol düzeylerinin tedavisinde de etkili olduğunu göstermiştir.
HİPERTANSİYON: Vejetaryen beslenen bireylerde potasyum, magnezyum ve kalsiyumun daha çok, sodyumun az alınmasından kaynaklı daha düşük kan basıncı (KB) eğilimi vardır. Yapılan bir çalışmada, vejetaryen beslenme modeli uygulayan hipertansif hastaların, 6 haftalık süre içerisinde sistolik kan basıncında ortalama 5 mmHg'lık bir düşme saptanmıştır.
DİYABET: Zengin magnezyum ve lif içeriğinden dolayı tam tahıllar gelişmiş insülin duyarlılığı ile ilişkilendirilmiştir. Yapılan çalışmalarda tam tahıllı yiyeceklerden günde üç porsiyon tüketen insanlar, haftada üç porsiyondan daha az tüketen insanlara göre tip 2 diyabete yüzde 20-30 daha az yakalandıkları gösterilmiştir.
OBEZİTE: Meyve ve sebze gibi lif bakımından zengin, düşük enerjili yiyeceklerin bol miktarda tüketimi sayesinde vejetaryenler, daha düşük bir beden kitle indeksine sahip olabilmektedirler. Kadın ve erkeklerde et tüketim sıklığının artmasıyla beden kitle indekslerinin de artış gösterdiği bildirilmektedir.
KANSER: Vejetaryen diyeti tüketen bireyler, et içeren diyetle beslenen bireylere oranla daha düşük sıklıkta kansere yakalanmaktadır. Vejetaryen olmayan bireyler vejetaryenlere kıyasla kolorektal ve prostat kanseri açısından daha yüksek risk taşımaktadır.
OSTEOPOROZ: Besinlerdeki düşük asit yükü daha düşük kemik geri emilimi ve daha yüksek kemik mineral yoğunluğu ile ilişkilendirilmiştir. Vejetaryenler genel olarak sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemeye yatkın olmaları, obezite prevelansının daha düşük olması, daha az sigara tüketmeleri ve vejetaryen olmayan bireylere fiziksel aktivite olarak daha aktif olmalarından dolayı kemik sağlıklarını koruyor olabilecekleri gösterilmektedir.
BÖBREK HASTALIĞI: Bitkisel veya hayvansal kaynaklı proteinlerin uzun vadede yüksek miktarda alımı, kronik böbrek rahatsızlığı olan bireyleri daha kötü duruma getirebilir ya da böbrek rahatsızlığı olmayan bireylerde böbrek hasarına neden olabilir. Bu durum yüksek protein alımına bağlı yüksek glomerüler filtrasyon hızından kaynaklanabilmektedir. Soya temelli vegan beslenme kronik böbrek rahatsızlığı olan bireyler için yeterli besini sağlamakla birlikte, böbrek rahatsızlıklarının ilerlemesini azaltıcı katkıda bulunabilmektedir