Tıptaki adı Sistemik Lupus Erimatozus. Otoimmün hastalıklar arasında yer alan, son yıllarda ülkemizde görülme sıklığı da artmaya başlayan kronik bir hastalıktır. Genelde nedeni tam olarak bilinmese de genetik faktörler, hormonal değişiklikler ve bazı çevresel faktörlere maruz kalma hastalığın şiddetini ve riskini etkilediği düşünülmektedir. Çevresel faktörlerin hastalık üzerindeki tetikleyici etkisi tam olarak keşfedilemese de bazı viral enfeksiyonlar ile ultraviyole ışınlarına maruz kalmanın bu hastalığı aktive ettiği artık bilinmektedir. Özellikle doğurganlık çağındaki kadınları etkilemektedir. Fakat çocukluk ve erişkinlik döneminde de bu hastalık görülebilmektedir. Sistemik Lupus'un birçok organı etkilediği bildirilse de; en sık cilt, eklemler, böbrekler, kan hücreleri ve santral sinir sistemi üzerinde yıkıcı etkileri bilinmektedir. Çocukluk çağında gelişen sistemik Lupus hastalığı daha ağır seyrederken organ tutulumu da yaygın olarak oluşmaktadır. Nefrotik sendromdan kalp kasında iltihaba, akciğerden gastrointestinal sisteme kadar birçok hastalığın gelişmesinde rol oynayabilmektedir.
PSİKOLOJİYİ ETKİLİYOR
Bu hastalık beş yaşından sonra 16 yaşından önce çocuk ve ergenlerde tanı alabilse de kadınlarda doğurganlık döneminde veya menopoz sonrası yatkınlığın arttığı belirtilmektedir. En belirgin hastalık belirtisi böbrek sorunları ve cildin birçok yerinde kabarık, kızarık yaygın deri lezyonları şeklinde kendini göstermektedir. Sistemik Lupus hastalarında hücre atıklarının temizlenmesi bozulmakta bağışıklık sistemi fazla antikor üretimini tetiklemektedir.
TANI NASIL KONULUYOR?
Uluslararası Sistemik Lupus Klinikleri Birliği tanı için belirli kriterler sıralamıştır. Ağızda ülserasyon, saçta kelliğe varan döküntü, artrit, böbrek ve nörolojik tutulum, kan sayımında bozulmadan en az dördü bir arada eşlik ediyorsa bu kişilere bu hastalığın tanısını koymanın yeterli olduğunu açıklamıştır. Hastalığın tedavisi kişiye özgü olup bulgulara yönelik tedaviler uygulanmaktadır.
Sistemik Lupus maalesef ömür boyu süren bir hastalıktır. Bu sebeple koruyucu beslenme önerileri hayati önem kazanmaktadır. Kardiyovasküler hastalıklardan korunmak için doymuş ya, rafine şekerden arınım bir beslenme, osteoporozdan korunmak için ise mutlaka yeterli kalsiyum içeren besinler tüketimi ve uygun doz D vitamini desteği gerekli olmaktadır.
Sistemik Lupus hastalığının ana tedavisi medikal tedavidir. Fakat buna ek olarak; psikososyal destek, düzenli fiziksel aktivite, sağlıklı beslenme alışkanlıkları gibi destekleyici tedavi yaklaşımları hastalığın şiddetini kontrol altına almak için gereklidir. Özellikle beslenme tedavisi hastalığın inflamatuar bulgularını ve tedaviden kaynaklanan komplikasyonları kontrol altına almaya yardımcı olabildiği bilimsel araştırmalarda desteklenmektedir.
AZ KALORİ İÇEREN BESLENME
Bazı çalışmalarda günlük alınan kalorinin otoimmün sistem hastalıklarında yüzde 30-40 kadar kalori kısıtlamasının yaşam süresi üzerinde pozitif etkilerinin olduğunu, hastalığın oluşmasında etkin olan hatta hastalığın şiddetini belirleyen kanda inflamasyonun belirteçlerini de baskıladığı bulunmuştur. Erişkin bir kadın iseniz ve günlük almanız gereken kalori 1800 kalori ise Sistemik Lupus hastasıysanız 1200 kalori içeren dengeli bir beslenme uygulamanız hastalığın kontrol altına alınmasında önemli bir katkı sağlayacağını söyleyebilirim. Her hasta kendi alacağı günlük ortalama alması gereken kaloriden yüzde 30 azaltarak beslenmelidir.
KALSİYUMDAN ZENGİN BESLENME ŞART
Bağışıklık sisteminin normal fonksiyonu için çinko, selenyum, demir, bakır gibi mineraller ile D vitamininden destekli beslenme önerileri hastalar için önceliklidir. Fakat Sistemik Lupus hastaları ister ilaç tedavisi alsın ister almasın kalsiyum mineralinden zengin süt ürünlerinden zengin beslenmelidir. Osteoporoz riski gelişiminin çok daha riskli olduğu bu hastalıkta süt, yoğurt, peynir tüketimi her gün en az 1500 mg eş gere kalsiyum sağlayacak miktarda tüketilmelidir. Bunun için her gün bir bardak süt, iki kase yoğurt ve iki dilim peynir tüketmeli buna ek olarak günde 800 IU D vitamini desteği almaya bu hastalar mutlaka dikkat etmelidir.
AŞIRI PROTEİN ALIMI RİSKLİ
Sistemik Lupus hastalığı olan kişilerin yüksek protein içeren diyet uygulaması risklidir. Bu nedenle ılımlı protein tüketimi semptomların hızlı gelişmemesi için önemlidir. Fazla protein alımı kemik mineral kaybını arttırarak hastalığın ana sorunlarından ikisi olan osteopeni ve osteoporozun hızlıca gelişmesini tetiklemektedir. Aşırı protein kısıtlaması olursa kronik börek yetmezliği olan lupus hastalarında negatif nitrojen dengesi gelişebilmekte, malnütrisyon oluşmaktadır. Protein kaynaklarını yağsız ve kas eti olan kırmızı et, derisiz tavuk, hindi veya balık etinden sağlanmalıdır.
ARI SÜTÜ HASTALIĞA DEVA OLABİLİR
Arı sütü arıların yavrularını beslemesinde ve kraliçe arı yetiştirmede kullandıkları zengin içerikli bir salgıdan oluşan arı ürünüdür. Arılar yumurtlama yoluyla üredikleri için bu besin, bilinen sütten daha farklı bir üretim sürecinin sonucunda meydana gelmektedir. Arıların yutak üstü beşleri aracılıyla salgılanarak üretilen bir arı ürünü olarak meydana gelmektedir. Rengi süte benzediği ve yoğun kıvamda olan arı sütü amino asitler, esansiyel yağlar, birçok vitamin, mineral ve fenolik bileşikler içerir. Sistemik Lupus hastalarında arı sütü desteği bu hastalığın kronik komplikasyonu olan böbrek hastalığı klinik semptomlarını iyileştirdiği, inflamasyon belirteçlerini kanda azalttığı ve bağışıklık sistemini düzenleyerek hastalığın şiddetini kontrol altına alabildiği bildirilmektedir. Düzenli arı sütü tüketimi kolesterolün azalmasını da sağlamakta hastalığa bağlı semptomları düşürmektedir.