İnsan vücudunun farklı bölgelerinde bulunan mikrobiyal hücrelerin tamamı mikrobiyota olarak adlandırılırken, bunların sahip oldukları genetik bilginin tümüne ise mikrobiyom denir. Vücudumuzda deri, ağız ve bağırsaklar gibi birçok organ ve dokuda bulunan mikrobiyal hücre sayısının 100 trilyon kadar olduğu tahmin edilmekte. Bu hücrelerin büyük çoğunluğu bağırsaklarımızda yer almakta.
Bağırsakta iyi bakteri yoğunluğunun yüksek olması hem bağırsak sağlığı açısından yarar sağlar hem de vücutta olumlu etkiler oluşturarak obezite, metabolik sendrom, diyabet, ateroskleroz, Parkinson ve otizm gibi hastalıkları önler. Bağırsak bakterileri yaşam tarzını, beslenmeyi, iştahı, kiloyu ve ruhsal durumu da etkiler. Bu arada araştırmalara göre, bağırsak bakterilerinin yüzde 80-90'ı kişiden kişiye farklılık gösteriyor yani bu bakteriler adeta kişiye özel.
İYİ BESLENME ETKİLİ
Mikrobiyomun yapısına dair somut bir bilimsel açıklama yoktur. Fakat mikrobiyomumuza, antibiyotik kullanımı ve beslenme biçimi gibi çevresel faktörlerin, genlerden daha çok etkisi olduğu konusunda fikir birliği vardır. İyi bir beslenme bağırsak mikrobiyomunu büyük ölçüde etkiler. Yapılan çalışmalar posadan fakir, hayvansal yağı fazla içeren beslenme tarzının bağırsak mikrobiyomunu olumsuz etkilediğini ve kolon kanseri riskini artırıcı etkisinin olduğunu göstermekte.
Mikrobiyomumuz doğumdan hemen sonra gelişmeye başlar. Normal doğan bebeklerde sezaryenle doğan bebeklere oranla bakteri çeşitliliği daha fazladır, çünkü normal doğum sırasında bebek annenin vajina ve bağırsaklarındaki çeşitliliği yüksek bakterilerle temas etmektedir. Sezaryen yoluyla doğanlar ise bakterilerle ilk teması deri ve çevre yoluyla almaktadır. Araştırmalara göre, sezaryen doğumla dünyaya gelen kişilerde alerjik tepkiler daha fazla görülmekte. Ayrıca daha az sağlıklı bir sindirim sistemine ve daha düşük vücut direncine sahip olma ihtimalleri de yüksek.
Anne sütü, erken dönemde iyi bir flora oluşturmada başlıca etkili besindir, Anne sütü ile beslenen bebeğin bağırsaklarındaki sağlıklı bakteriler olan bifidobakteriler, mamayla beslenen çocuklardan daha fazladır.
Okul öncesi ve okul döneminde de sağlıklı, çeşitli, bol sebze ve meyve içeren bir beslenme, çocuğunuzun fiziksel, sosyal, ruhsal gelişimi ve başarısı açısından önemlidir.
Son zamanlardaki popüler bilim konularından biri de bağırsak mikrobiyomunun davranış üzerinde etkileri. Çalışmalar bifidobakter, lactobacillus gibi bazı yararlı bakteri türlerinin beyin kimyası ve davranışlar üzerinde olumlu etki oluşturabileceğini, sosyal davranış yetisinde gelişim sağlamada etkin olabileceğini göstermekte. Bu nedenle sağlıklı ve çeşitli bir beslenme planı oluşturarak mikrobiyom sağlığını olumlu etkilediğinizde çocuğunuzun iletişim ve empati kurma becerisi artabilir. İşbirliği içerisinde çalışıp sosyal ortama adaptasyonda zorluk yaşamasını de önleyebilirsiniz.
AKDENİZ DİYETİ İDEAL
Ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık döneminde bağırsak sağlığınızı optimal düzeye getirmek için ise bitkisel ağırlıklı beslenin ve diyetinizin yüksek miktarda lif içermesine özen gösterin. Kuru baklagillerde, fındık, badem, ceviz gibi yağlı tohumlarda, tam buğday ürünlerde, çavdarda, özellikle havuç, pırasa, kuşkonmaz, enginar, soğan, sarımsak, muz, elma, portakal gibi sebze ve meyvelerde bolca bulunan çözünür lifi tükettiğinizde bağırsaklarınızda yer alan bakteriler fermantasyon ile kolonu kaplayan hücreler için temel enerji kaynağı olan kısa zincirli yağ asitlerini oluştururlar. Kısa zincirli yağ asitleri de bağırsaklarda savunma bariyeri geliştirerek burada hasar oluşumunu önler. Bu da kanser dahil birçok hastalıktan korur ve bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlar.
Şu anda mikrobiyom sağlığını destekleyecek; bol zeytinyağı, tam tahıllar, baklagiller ve yağlı tohumları içeren, sebze ve meyvelerden zengin, orta düzeyde süt ve süt ürünlerinin tüketimini destekleyen, yağsız tavuk ve hindi etinin ve haftada en az iki porsiyon balığın yer aldığı; işlenmiş ve hazır paketli besinlerin kısıtlandığı, kırmızı et tüketiminin haftada iki porsiyonu geçmediği Akdeniz diyeti en kolay ve geçerli beslenme tarzı olarak görülmekte.
EN YENİ TEDAVİ YÖNTEMİ NAKİL
Bağırsak sağlığının hastalıklar üzerindeki öneminin çok sayıda bilimsel çalışmayla desteklenmesinin ardından bilim uzmanları hastalıkların tedavisinde bu bilgilerin nasıl kullanılacağını anlamaya çalışmakta. En yeni tedavi yöntemlerinden olan 'dışkısal mikrobiyota nakli' ya da diğer bir adıyla 'fekal transplantasyon' sağlıklı bir bireyden alınan dışkının filtre edildikten sonra alıcının bağırsağına yerleştirilmesi işlemidir. Aslında bu yöntem modern tıpta ilk kez 1958'de kullanılmıştır.
Son zamanlarda özellikle bağırsak hasarı ve ishale sebep olan, antibiyotiğe dirençli bağırsak bakterisi Clostridium Difficile enfeksiyonunun tekrarlayan ve dirençli durumlarında yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Oxford Üniversitesi, 2017 yılında yayınladığı çalışmada dışkı naklinin hastalık yapıcı, dirençli bakterilerin kolonizasyonunu azaltmada potansiyel bir tedavi olduğunu bildirmiştir ve çalışmaya katılan hastalarda dirençli bakterilerin çoğalmasının bir ay içinde yüzde 60, bir yılda ise yüzde 93'e varan oranda önlendiği saptanmıştır.
Fekal transplantasyonun uygun hasta ve koşullarda yarar sağlayabileceği bilimsel olarak desteklenmekle birlikte burada nasıl bir mekanizmanın işlediğine dair henüz kesin bulgular elde edilmemiştir.
Ancak bilim uzmanları nakil yoluyla mikrobiyomdaki bakteri çeşitliliğinin artmasının etkili olduğunu düşünmektedir. Bu nakiller etrafında tartışılan en önemli konu, normal bağırsak mikrobiyomunun ne olduğunu tanımlamaktır. Bu yüzden moleküler biyoloji ve genetik alanında ileri çalışmalar gereklidir.