Devrim Türkiye'de tasarlanan ve üretilen ilk otomobil. 1961'de dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in talimatıyla Eskişehir Demiryolu Fabrikası'nda geliştirildi. O şartlar altında sıfırdan bir otomobil tasarlayıp 129 günde üretmek çok büyük başarıydı. Ancak, benzin koyulması unutulduğu için yolda kalan 'Devrim Arabaları Projesi'nden vazgeçildi. Projeyi binbir güçlükle gerçekleştiren mühendisler alkışlanmak yerine, adeta cezalandırıldılar. Bu projenin rafa kaldırılması endüstriyel sabotaj iddialarını da akla getirdi. Eğer 'Devrim' projesine devam edilseydi, bugün Türkiye'nin yüzde 100 yerli otomobili olacaktı.
GARAJDA TASARLADI
'Devrim' örneğinde olduğu gibi 'Hiçbir başarı cezasız kalmaz' sözü sadece Türkiye'de geçerli değil. Dünyanın başka ülkelerinde de başarı cezalandırılıyor. 40'lı yıllarda ABD'de Preston Tucker'ın başına gelenler gibi... 1903'lü Preston Tucker, doğuştan makinelere ve dolayısıyla otomobillere yatkındır. Daha 11 yaşında otomobil kullanmaya başlar. Ford, Studebaker ve Chrysler firmalarında test pilotluğu, müşteri temsilcisi gibi işler yapar. Otomobil yarışlarını izlerken en süratli ve en güvenli otomobil için kafa yormaya başlar. Bu düşünceyle başvurduğu General Motor, Chrysler ve Ford'da iş bulamaz. Bunun üzerine Tucker, evinin garajında çalışmaya başlar. Zamanın en ileri teknolojisine sahip, rakiplerinden çok üstün bu otomobili rakiplerin yarı fiyatına geliştirmeyi başarır. Tucker, devrim yaratan otomobilinde, o dönemde hiçbir otomobilde bulunmayan; alüminyum motor, disk frenler, emniyet kemeri, hidrolik süspansiyonlar, darbe emici tamponlar, virajlarda ölü nokta bırakmayan üçlü farlar, kazalarda yaralanmayı önlemek amacıyla plastik camlar, kokpitte metal yerine kauçuk sünger kaplama ve dört tekerden çekiş sistemi gibi yeni teknolojileri kullanır. Tasarımını yaptığı otomobilin çizimleri bir dergide yayınlanınca olay olur. Amerikalıların otomobili satın almak istemeleri Tucker'ı cesaretlendirir. Ancak parası yoktur. Tesadüfen tanıştığı Karatz isimli bir işadamından yardım ister. Bu işadamının yardımıyla projesini sermaye sahiplerine bir toplantıda anlatma şansı bulur. Toplantıda sadece bir isim Tucker'ın projesiyle ilgilenir. Geçmişte otomotiv sektöründe çalışmış Robert Bennigton'un ilişkileri sayesinde Amerikan Sanayi Komitesi Tucker'a eski Dodge fabrikasını verir. Sanayi Komitesi ile sözleşme imzalayan Tucker bir yıl içinde 50 otomobil üretirse, 15 milyon dolarlık krediyi alabilecektir. Gerçekte, Washington Tucker'ın otomobiliyle ilgili değildir. Yaklaşan seçimler öncesinde boş kalmış bu tesisteki işçilere ve sendikaya hoş görünmeye çalışır. İşler Tucker'ın hayal edildiği gibi yürümez. Seçim sonrasında Washington'ın Tucker'a ihtiyacı kalmaz. Tucker, üretim için başta çelik olmak üzere ihtiyacı olan malzemeleri bulmakta zorlanır. Yardım istediği senatörler büyük firmalardan yana tavır koyar. Çare arayan Tucker, hurdalıktan eski otomobilleri alıp, çekiçle şekillendirir. İmkansızlıklar içinde bir prototip hazırlayıp, test eder. Bu test sırasındaki bir kaza, Tucker'ın otomobilinin güvenli olduğunu kanıtlamasına neden olur. Basında kazayla ilgili görüntüler yayınlanınca, otomobili almak isteyenlerin sayısı artar. İşte tam yolundayken başka sorunlar ortaya çıkar. Şirketin CEO'su Benington, ihanet eder. Tucker'ı tanıtım gezilerine yollayarak, fabrikadan uzaklaştırır. Tasarımları değiştirip, Tucker'ınkilerden tamamen farklı ve sıradan bir otomobil üretmeye başlar. Bunun üzerine Tucker ve Benington mahkemelik olurlar. Ancak daha önce imzaladığı belgeler, Tucker'ı zor duruma düşürür. Tam bu sırada ilk günlerden beri Tucker'ın yanında yer alan Karatz'ın yıllar önce iş hayatında yaşadığı hatalar gün yüzüne çıkartırılır. Amaç, Tucker'ı zor duruma düşürmektir. Tucker, hazineden para sızdırmaya çalışmakla suçlanır. Bu sırada 47 adet otomobil üretilmiştir. Dava uzadıkça, Tucker, sözleşmedeki 50 araç sözünü tutamayacağını ve fabrikanın elinden gideceğini düşünmeye başlar. Ama, işçiler 24 saat çalışıp 50 otomobili zamanında tamamlarlar. Sözleşme şartlarını yerine getiren Tucker, mahkemede yargılanır, beraat eder. Daha sonra fabrikasına el konulur. Yaşananlardan yorulan Tucker, birkaç yıl sonra vefat eder. Yeni bir otomobil markası yaratmak amacıyla yola çıkan Tucker, büyük sermaye ve siyasilerin engellemeleriyle bunu başaramadı. Otomotiv dünyasında devrim yaratacak bir girişim sonuçsuz kaldı. Tucker'ın 60 yıl önce geliştirdiği teknolojilerin hemen hepsi bugün otomotiv firmaları tarafından kullanılıyor.
COPPOLA FİLMİNİ ÇEKTİ
Tucker'ın mücadelelerle dolu hayat hikayesini, Baba, Kıyamet gibi başyapıtlar çeken usta yönetmen Francis Ford Coppola, 1988'de Tucker: A Man and His Dream (Tucker: Bir Adam ve Rüyası) adıyla beyazperdeye aktardı.