Sahi, Emek ne olacak? Bunca gürültüden, kamuoyunun ve medyanın bunca sahip çıkmasından sonra, hiçbir şey olmamış gibi o yıkım ve rant projesi aynen uygulanacak mı? Sorumluların, yatırımcıların bunca sözü hiç edilmemiş sayıp yola devam etmeleri mümkün mü? Kamuoyunun ortak biçimde oluşan yargıları, demokratik bir sistemde dikkate alınmak zorunda değil mi? Tekrar ediyorum: sanatsal bir konuda, bir kültürel koruma projesi üzerinde hemen ilk kez böylesine bir ittifak sağlandı. O yazıları kesip arşivliyorum: Yıkılsa da, yıkılmasa da yazacağım Emek kitabı için... O zaman, hem bu salonunun o şahane tarihini yeniden hatırlayacak hem de kimlerin bu konuda kalem oynattıklarını ve Emek'e sahip çıktıklarını okuyup olasılıkla şaşıracaksınız, tüm basını takip etmediğinize göre... Ama eğer Emek ayakta kalırsa, o bir bilgilenme ve hatırlama kitabı olacak. Eğer yıkılırsa, bir büyük matem çığlığı ve bir suçlama manifestosu. Artık hangisi olacak, buna sizler, siz yetkililer karar vereceksiniz. Tüm İstanbul âşıkları ve tüm kültür tarihimiz size bakıyor.
BAKAN VE NASRETTİN HOCA
Emek konusunda beni en çok şaşırtan, Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay'ın tutumu oldu. O Günay ki, yaptığı birçok şeyi beğenip övmüşümdür, Efes Celsius Kitaplığı'nın onarımından Herkül başının Antaya'daki müzede yerine konmasına birçok eylemine gidip bizzat katılmış ve izlenimlerimi yazmışımdır. Ayrıca kendisini biraz uzaktan da olsa kafa dengim, giderek dostum sayarım. Ama Emek ve AKM konularında, yani kültür başkenti İstanbul'un yok olan veya kapalı duran salonları konusunda, en hafif deyimiyle yeterince gayret göstermiyor. O konular gündemin tepesini işgal ederken, gidip derin Anadolu'da beyanatlar veriyor: Kaçırılan kimi antik eserlerin geri getirilmesi, Nemrud dağının elden geçmesi, filan veya falan vilayetteki eski konağın onarılması gibi. Bunların önemli olmadığını söylemiyorum. Türkiye öylesine büyük ve sorunları yığılmış bir ülke ki... Ve elbette İstanbul'dan ibaret de değil. Yine de, bakanın yaptığı biraz Nasrettin Hoca'yı anımsatmıyor mu? Hani hoca, karanlık mahzende kaybettiği bir şeyi dışarda ararmış da, niçin diye soranlara 'orası çok karanlık' demiş. Sayın bakan da zor işleri ikinci plana itip, elbette önemli, ama gerçekleştirilmesi konusunda bir engel olmayan işlerere el atıyor. Öyle değil mi? Günay'ın bu çağdaş Nasrettin Hoca siyasetinden vazgeçip, belalı konularda da elini taşın altına koyması gerekiyor. Benden iyi niyetle söylemesi...