Son Cannes şenliğinde Almodovar'ın filmi benim düşkırıklığı yaşadığım filmlerden biri olmuştu. Ve sanatçının zaten biraz tartışmalı olan önceki filmi Kırık Kucaklaşmalar ile birlikte düşünüldüğünde, Almodovar'ın artık inişe geçtiği yargısına varmıştım: tüm ilk filmleri ve de Annem Üzerine Herşey, Konuş Onunla, Volver- Dönüş gibi katıksız son dönem başyapıtlarından sonra. Sanırım temel sorun, sanatçının kişiliğiyle filmin kaynağı olan Fransız yazar Thierry Jonquet imzalı romanın uyuşmazlığında. Almodovar için bu yeni bir alan: Bir tür korku filmi ya da ürkünç bir fantastik deneme. Gerçekten de, yıllar önce bir kazada yanarak ölen ve kurtaramadığı sevgili eşi üzerine sürekli kabuslar gören ve bu 'suçunu' eksiksiz, kusursuz, her şeye, hatta ateşe bile dayanıklı bir yapay deri yaratarak bağışlatmak isteyen bir cerrahın öyküsü bu. Doğası gereği Anglo-Sakson edebiyatla ve onun yarattığı Frankenstein ve benzeri yapıtlarla bir akrabalığı olan. Oysa bu, büyük İspanyol sanatçının oyun alanı değil. Bu nedenle, Almodovar kendisine yakın olan sahnelerde -özellikle bugünle geçmişin ilişkisi, bilinçaltımız ve anıların önemi, tutku düzeyinde saplantılı bir aşk, vs.- gösterdiği başarıyı, düpedüz fantastiğe komşu sahnelerde gösteremiyor. Hatta kimi ürkünç olması gereken yerlerde komik kaçıyor. Gözde oyuncusu, tam 20 yıl sonra yeniden bir araya geldiği Antonio Banderas ise bu rolün adamı değil. Sonuç olarak, karşımızda minör bir Aldovar filmi var. Elbette hayranları onun herşeyini sevebilir, zaten seviyor da... Ama çok sevsek de, yönetmenlere ve de oyunculara kör bir hayranlık beslemek, doğrusu bize ve mesleğimize uymuyor. Ve düşündüğümüzü yazıyoruz. Koşulsuz 'fan'ları kusura bakmasın!
ÇİNDE YAŞADIĞIM DERİ **
The Skin I Live in/ La Piel que Habito)/ Senaryo: Pedro ve Agustin
Almodovar/ Görüntü: Jose Luis Alcaine/
Müzik: Alberto Iglesias/
Oyuncular: Antonio Banderas, Elena Anaya, Marisa Peredes, Jan Cornet, Roberto Alamo/ İspanyol filmi