Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Ata'yı saran mistik duygu

Atatürk'ü anma törenlerini izledim. Uzun yıllardır ilk kez galiba... Ve etkilendim, duygulandım. Kimi şeyler üzerine de düşündüm. Anıtkabir'deki töreni en sade biçimiyle nakleden (hanım) TRT sunucusu hatırlattı: Anıtkabir kadar bir halkın önderine adadığı görkemli bir başka yapı var mıydı? Ne George Washington'un mezarı, ne Kızıl Meydan'daki Lenin ziyaretgâhı, ne de Gaulle'un çok mütevazı sayılabilecek mezarlığı. Ve de acaba ölümünden 71 yıl sonra böylesine coşkulu biçimde anılan bir başka dünya lideri var mıydı? Elbette bu bir ölçüde, bizim çok duygusal bir halk olmamıza bağlanabilirdi. Öte yandan, Atatürkçülüğü bir tür ezberden, kalıplaşmadan, fosilleşmeden kurtarmaya ve bunu rasyonel (akılcı) biçimde yapmaya çalışan yazar, siyasetçi veya bilim adamlarımızın çabaları da iyi niyetli oldukları ölçüde (ki bence çoğu öyleydi) saygıyla karşılanabilirdi. Hele Atatürkçülüğün zaten büyük ölçüde akılcılığa, bilime ve pozitivizme dayanan, her türlü hurafeyi, boş inancı ve önyargıyı dışlayan bir öğreti olduğu düşünülürse... Ama yine de onu ve halkımızın ona karşı bitmeyen, azalmayan sevgisini anlamak için, birazcık da akıl dışına kaymak gerekir diye düşünüyorum. Tamam, Ata'yı tanrılaştırmayalım, ikonlaştırmayalım, dokunulmaz bir zırha bürümeyi denemeyelim. Ama, bu milletin Atatürk sevgisinde bir parça mistik bir yan olduğunu, kuşaktan kuşağa geçen bu büyük sevginin, 71 yıl sonra bile genç askeri, yaşlı kadını, taze gelini, köylüyü ve kentliyi aynı gözyaşında buluşturan bağlılığın, sıradan akıl yürütmeyi aşan bir yanı olduğunu görmezden gelebilir miyiz?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA