Dış kapının mandalı olarak uzaktan ahkâm kesmek boş; kaç milyon evlilik varsa dünyada, o kadar da evlilik çeşidi var. Her çiftten sadece bir tane mevcut; her evlilik biricik... Kimi yemeğin tuzundan terör estirir, kimi için evde tencere kaynamaması gram sorun teşkil etmez. Bazısını asla dönüşü olmayacak biçimde kopartan ihanet, başka çiftin zamkı olur. İki kişinin evlendiği de olur, iki sülalenin de. Akıllılar, şansları da yaver giderse, muhabbetini korur, dönüştürür, besler. Beceremeyenler, müesseseye teslim olur, boğulur. A, B ile beraberken olduğunun tersi birine dönüşebilir C ile evlendiğinde. Herkes karşısındakinin farklı özelliğini yüzeye çıkarır ya da bastırır. Potansiyeli biri görür, verir gazı, coşturur. Başkası görür ama ezer. Öncekiyse zaten bakar kördür. X başka biri yapar sizi, Y bambaşka. Tolerans eşiği kiminin yüksektir, sabrı sonsuz. Ama en tahammülsüzünü bir ömür boyu rahatsız etmeyecek şey, en sabırlıyı bir anda patlatabilir de. Bardağı taşıran son damla, her evde başkadır. Kimi hiçbir hakarete ses çıkarmaz, 'Gözünün üstünde kaşın var' dendiğinde cinnet geçirir. Falancanın itibarıdır önemli olan, filancanın ten uyumu. Arada maddiyat dağıtır ya da kurtarır bir evliliği, arada maneviyat. Çok kere çocuğun geleceği için yıkılmaz yuva ama tam da bu sebepten, çocuğun geçmişi saçılır ortaya her fırsatta türlü travmayla... Kimine tek sırdaş bile çok gelir, berikine de koca bir toplum, az. Cümle âleme ifşa edilir ev hali, bitmez çekişme, dinmez dedikodu, durulmaz sular... Bazısı durur, durur, durur ve o an geldiğinde her şey son bulur. Dönüşü olmaz. Kimisi 100 kere barışıp 101 kere ayrılır, insanın içine fenalık getirir, önüne de türlü mizah malzemesi... Birbirine tek kötü kelime sarf etmeyip de zarafetle yolları ayıran da bulunur, iftiranın, hakaretin, aşağılamanın dibine vurup, yalama olup sabahına unutan da. Ama yine de nereye kadar? İnsan onca çekiştirdiği, kötülediği kişiyle nasıl tekrar bir araya gelir? Bunca para pul lafı ettiği, derdinin bu olduğunu apaçık ettiği biriyle kaç fasıl dava açıp/kapatıp nasıl devam eder? Onun yüzüne nasıl bakar? İnsan içine nasıl çıkar? Aynanın karşısına nasıl geçer? Bizden tüm o dehşetengiz söz, sır, örnek ve anekdotu unutmamızı nasıl bekler? Bade İşçil ile Malkoç Süalp bizden imkânsızı istiyor!
BUGÜN NİŞANTAŞI VE BAĞDAT CADDESİ'NDE...
Bir İngiliz, bir İtalyan, bir Taylandlı... İkisi Michelin'li, onlardan biri kadın üç şef İstanbul'a gelirse ne olur? 'Hoşgeldin'e gidilir! Gurman Günlük'ün alanına giriyor, burada ne işi var, demeyin. Maksat hizmet ve yarın çok geç olabilir! Bu yıl yedinci defa gerçekleşecek Restoran Haftası, yedi şehirde bugün başlıyor. Tema: Sokak Lezzetleri. Adının 'hafta' diye geçtiğine bakmayın, tüm Nisan ayı boyunca da devam edecek. Bugün yolunuz Nişantaşı'na ve Bağdat Caddesi'ne düşerse, tek lokmalık ikramlarla karşılaşacaksınız mesela. Asıl yarın Rahmi Koç Müzesi'nde çok iştah açıcı bir etkinlik yer alacak. Üç önemli yabancı şef, dünyadan sokak lezzetleri sunacak. Josh Eggleton, İngiltere'nin Michelin'li en genç şeflerinden. Yolu üç yıldızlı The French Laundry'den de geçmiş. İngiltere'ye döndükten sonra kendi restoranını açıp (Pony & Trap) mevsimsellik ve sürdürülebilirlik konusunda öncü olan biri. Cristina Bowerman, İtalya'nın en şöhretli Michelin yıldızlı kadın şefi. Hukuk kariyerini mutfak için kenara atıyor. Şu an gastronomi âleminin kadın simgelerinden. Vatcharin Bhumichitr ise Londra'da Thai mutfağının en ünlü temsilcisi. Bir yandan da sanat ve grafikle uğraşıyor, çıkardığı yemek kitaplarının tasarımı da onda. İşte bu üçlünün kafasından ve elinden çıkacak sokak lezzetleri, yarın emrinize amade. Daha iyi bir Pazar tavsiyesi olan?
İYİ YAŞAM MÜSTAHZARI
Evet, baharı getirdik. Nevruz'u kazasız belâsız atlattık çok şükür, sonrasında 'Neden karşıma geçen hafta çıkmadı sanki' diye söylendiğim bir şeye denk geldim; Nevruzziye macununa. Eski İstanbul'da böyle bir gelenek varmış. İçinde çeşit çeşit şifalı ot, çiçek, baharat olan, bahar kokulu bir macunmuş bu. Selim İleri'den öğrendim. En makbulü 41 çeşitten yapılanmış. Öyle kolay hazırlanan bir şey değilmiş haliyle, bir nevi uzmanlıkmış. Doktorlar, eczacılar hatırlı müşterileri için özel hazırlarmış. 30'larda hâlâ sürüyormuş bu âdet. Bahar geldi mi, kimi eczanelerden tozpembe tüllerle süslü cam şişelerde macunlar gelirmiş hediye olarak. Bugünün sağlık, doğallık, şifacılık, farkındalık kafasına ne kadar uygun aslında. Baharın bağrından, tabiatın kalbinden, iyi yaşam macunu... Eczacılara kıyağımız olsun