Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NUR ÇİNTAY

Perili Köşk'te açan çiçekler

İnsanı içine çeken dalgalar, gürüldeyen şelale, gözünüzün önünde açan çiçekler, dokunursanız ölen kelebekler... Halbuki doğada değil, müzedesiniz. Rumelihisarı'ndaki Borusan Contemporary'nin yeni sergisi, çağdaş sanatın ne derece yenilikçi olabileceğinin kanıtı...

Yusuf Ziya Paşa Köşkü'nü bilir misiniz?
Böyle söyleyince büyük ihtimalle bilemezsiniz.
Peki ya Perili Köşk denince?
Rumelihisarı'ndaki bu biblo yapı, sadece Boğaz'ın değil bütün İstanbul'un mimari mirasının en enteresan elemanlarından.
Lakabı niye böyle peki? 1900'lerin başında başlayan inşaat bir türlü bitirilemeyince, rüzgârın boş katlarda sebep olduğu uğultu yüzünden! Bir diğer rivayet de burada yaşayıp hayatını kaybeden peri güzelliğindeki kıza bağlanıyor.
Burası Borusan Holding binası. Hafta içi, normal bir işyeri (O deli manzaraya ve duvarları süsleyen onca sanat eserine ne kadar 'normal' denebilirse artık). Hafta sonlarıysa bambaşka bir şeye dönüşüyor:
Çalışanlar masalarının üstünü topluyor ve cumartesi-pazar günleri halkın ziyaret ettiği bir müze, bir kültür sanat mekânı haline geliyor burası: Borusan Contemporary.
Hem yenilikçi bir çağdaş sanat koleksiyonu var ki yine o da belli dönemlerde bazı değişikliklere uğruyor, hem de taze sergiler oluyor. Ayrıca etkinlikler, atölyeler... 'Yenilikçi' ile 'taze' lafın gelişi değil; Türkiye'de yeni medya sanatına yoğunlaşan ilk kurumsal koleksiyondan bahsediyoruz.
Işık, zaman, teknoloji, video, yazılım kullanıldığını görüyorsunuz işlerde...
Geçtiğimiz cumartesi, iki yeni sergi açıldı burada. Güverte Yolculuğu, çok hastası olan ünlü yazar Tezer Özlü'nün kitaplarından hareket etmiş. Ruh dünyası ile güncel hayat arasındaki tezatlara gönderme yapıyor.
LED floresan tüplerle yazılan kelimelerin bir sonrakini okumak için sabırsızlanıyor, kinetik heykel Gorgo Avizesi'ni alıp eve götürmek istiyor insan.
Amerikalı sanatçı Jesse Fleming'in bir salyangoz ile jilet arasındaki ilişkiyi anlatan videosu ise adeta gerilim filmi. Nefesler tutuluyor.
TeamLab: Sanat ile Fiziksel Mekânın Arasında başlıklı sergiyse müthiş bir sanal gerçeklik sunup insanı içine çekiyor. Japon kültürüne girip animenin, manganın ötesine geçiyor, müdahale edebileceğiniz hareketli imgelerle karşılaşıyorsunuz. Sanatla bilgisayar mühendisliğini evlendirmiş bir grup zaten TeamLab.
Üstünüze üstünüze gelen dalgalar, gürül gürül şelaleler, açan çiçekler, uçuşan kelebekler... Doğada değil müzedesiniz halbuki...
Kelebekler, en etkileyici olanı. Ekranda uçuşan kelebekler, bir bakıyorsunuz ki arada ekran dışına kaçıp duvarda uçuşmaya başlıyor. İşte o dışarıdakilerden birine dokunduğunuzda...
Ölüveriyor. Ekranın içi korunaklı, dışarısı tehlikelerle dolu...
21 Ağustos'a kadar açık iki sergi de; görün ve sanatın ne denli yenilikçi olabileceğini dokunarak hissedin.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA