"Dünya kadınlara ait, sadece kadınlar var" diye başlar Philippe Sollers'in Kadınlar'ı. "Öteden beri bunu biliyorlar ve bilmiyorlar, gerçekten bilemezler, hissederler, sezerler, hep böyle olmuş!
Erkekler? Köpük! Sahte yöneticiler, sahte rahipler, yarı düşünürler, böcekler... bezgin idareciler... yanıltıcı kaslar, miras kalmış, devralınmış enerji..."
Nöropsikiyatristlerin öncüsü Dr Louann Brizendine de esasında her beynin hayatına kadın beyniyle başladığını söyler. Çok iyi bir kitabı vardır Kadın Beyni diye.
Peki o zaman erkeklerin mümkün değil hatırlamadığı kavgaları, kadınlar nasıl olur da hiç unutmaz? Erkekler, karşılarındaki kendini paralamadıkça onun ruh halini hiç anlamazken, kadınlar en ufak sinyalden nasıl olur da vaziyeti derhal kavrar?
Doğumdan sekiz hafta sonra testosteron, erkek beyninin iletişim merkezine yayılınca, onlar bu özelliklerini kaybediyor.
Sezgileri körelten bu hormon, cinselliğe abanıyor. İki cinsin beyni apaçık biçimde farklılaşıyor birbirinden neticede.
Birinde falanca taraf geniş, diğerinde filanca kısım erkenci...
Seçenekleri tartan, kararları veren, endişe merkezli Anterior Singulat Kortex misal.
Kadınlarda erkeklerden daha geniş.
Prefrontal Kortex var sonra, duyguları kontrol eden ve çıldırmalarını engelleyen kraliçe deniyor. Kadınlarda hem daha geniş hem de erkeklerden bir-iki yıl daha erken olgunlaşıyor.
Sezgilerden sorumlu kısım olan Insula da daha fazla yer kaplıyor kadınlarda ve şaşırmıyoruz buna. Amigdala için içerdeki vahşi canavar deniyor. Dürtü merkezi. Erkeklerde daha geniş ve buna da şaşırmıyoruz.
Hipotalamus, hormonal dengenin şefi, kadınlarda erkeklerden daha erken harekete geçiyor. Hipokampus ise hiçbir romantik ânı ya da kavgayı unutmayan fil diye tarif ediliyor. Kadınlarda daha geniş ve aktif.
Velhasıl üstün olan kadın beyni, geçmiş olsun beyler...