AHLAK: "İnsandaki manevi değer ve davranışlara 'ahlak' denir. Kelime manası huy, yaradılış ve karakter demek olan ahlak, konusu itibariyle felsefenin başlıca kollarından birini teşkil eder.
Ahlak felsefesi 'iyi' ve 'kötü' kavramları üzerinde uğraşarak birtakım kaideler ortaya koyar.
İnsanların bir arada yaşamaları ahlakî davranışların önemini artırır. İnsanlar hemcinslerinin rahat yaşamasına imkân verecek bir hayat tarzını benimsemek suretiyle toplumda ahlakî bir düzenin kurulmasına yardım etmelidirler.
Bir insan topluluğunun medeniyet âlemindeki yeri, fikrî ve ilmî gelişmesi yanında ahlakî düzeninin sağlamlığına da tâbidir.
İnsanların gayri ahlakî hareketlerini önleyebilmek maksadıyla kanunlarda cezai müeyyideler konulmuştur. Fakat kanunların her türlü fiil ve hareketleri kontrol altına alamayacağı muhakkaktır.
Esas olan insanda ahlakî şuurun, vicdanın teşekkül etmesidir.
Menfaat endişesi, rekabet, mevki ve çok kazanma hırsları, iradesizce davranışlar ahlakî bakımdan zaafa uğratır.
İnsan kanundan önce vicdanına tâbi olmalı, fertle ve toplumla olan münasebetlerinde daha çok ferdin ve toplumun tepkisine önem vermelidir."
BOŞBOĞAZ: "Publius Syrus 'Konuştuğuma çok kere pişman oldum.
Fakat sustuğuma asla...' diyor.
Boşboğaz insan hiçbir zaman istenmeyen ve sevilmeyen bir tiptir. Kendine hâkim olamamanın cezasını çevresinin itimat, sevgi ve saygısını kaybetmek suretiyle daima görür."
CİPS:"Çok ince dilimler halinde kızartılmış patatestir. Cips parmakların ucu ile alınarak yenir. Çatal ve bıçak kullanılmaz."
DEDİKODU: "Dr. Allport 'Kendi kusurlarını görmekten ve bunlarla karşılaşmaktan aciz insanlar, başkalarının kusurlarını görmekle teselli bulmaktadırlar' diyor.
Ekseriya masum ve zararsız sanılan dedikodu son derece tehlikeli bir âfet olup, insanın toplumdaki mevkiini sarsabilecek, aile ve iş hayatını yıkabilecek mahiyettedir.
Asılsız ve çirkin bir dedikoduya hedef olmanın insan üzerinde ne kadar fena neticeler doğuracağı düşünülürse, dedikodunun ancak muayyen maksatlarla yapıldığına inanmak gerekir.
Kıskandıkları veya kendilerine rakip gördükleri kimseleri gözden düşürmek için dedikodu yapan, iftira eden aşağılık duygusuna müptelâ insanların mevcut olduğu muhakkaktır."
ERKEK: "Erkeklerin topluluk hayatında uymak zorunda bulundukları bazı kaideler vardır: Erkek hemcinslerine ve kadınlara karşı terbiyeli, kibar ve nazik davranmalıdır. Erkek, önce ve daima bir kadına hizmeti zevkli bir vazife olarak telakki etmelidir.
Bazı istisnalar hariç umumiyetle kadın önde, erkek arkadadır. Nakil vasıtalarına, asansöre binerken önce kadın, sonra erkek biner. Merdivenleri çıkarken kadın yine öndedir. İnişte ise, kadını korumak bakımından, erkek önde iner.
Erkek kadının yüklerini taşımak için ona yardım etmelidir. Umumi yerlerde kadını küçük düşürücü davranışlarda bulunmak bir erkeğe yakışmaz. Bir kadının ahlakı ve karakteri hakkında şüphe uyandırıcı beyanlarda ve imâlarda bulunmak kat'iyen doğru değildir."
İNCİR: "Sol elde bulunan çatalı incirin sap tarafına batırmalı ve sağ eldeki bıçakla kabuk kısmını soyarak yemelidir."
KİBİR:"Kendini beğenen, kendini kimseye beğendiremeyendir.
Herkese yüksekten bakmak ve küçümsemek doğru olmayan bir harekettir.
Bir şahsın sosyal durumu ne olursa olsun boş bir gurura kapılması yersiz ve manasızdır. Her şahsa değer vermek, sevgi ve saygı göstermek lazımdır. En yüksek dağın bile ayağı ovadadır. En yüksek kulenin temeli yine topraktır."
ÖFKE: "Kızgınlık geçici bir deliliktir.
Bu sebepten hislerinize hâkim olun. Yoksa onlar size hâkim olur.
Medeni ve görgülü bir insanın en büyük vasfı sinirlerine hâkim olabilmektir.
Olur olmaz yerde birdenbire öfkelenmek ve şuursuz bir şekilde ileri geri söylenmek asla doğru değildir. Öfke ile hiçbir netice elde edilemediği gibi, kötü hadiselere ve kırgınlıklara da sebebiyet verilmiş olur. Hiddet fırtınasına kapılarak etrafını kırıp geçiren kimseler daha çok kültürden ve görgüden yoksun kişilerdir.
Kültür arttıkça sinirlerin terbiye edilmesi kolaylaşır. Gaye, kötü bir neticeye sebebiyet vermemektir. Zira kırmak kolay fakat tamir etmek güçtür."
ÖZÜR: "Ufak bir kabahat, hata veya yanlış bir şey yapıldığı takdirde karşı taraftan özür dilemek görgünün temel kaidelerinden biridir. 'Özür dilerim', 'affedersiniz', 'çok müteessirim' gibi kelimeler nezaket ifade eden sözlerdir. Ancak özür dilemek için söylenen bu sözler, çok kere o kadar kabaca ve en ufak bir nedamet ifadesi taşımadan söylenirler ki adeta hakaret mahiyetini alırlar. Hakkını alıyormuş gibi haşin bir tavır takınacak yerde, nazik bir eda ile ve gülümseyerek af dilendiği takdirde, affedilmemek imkânsızdır."
ÜZÜM: "Üzüm salkımı bıçak veya makasla kesilerek tabağa alınır ve taneleri sağ elle koparılarak yenir.
Taneleri salkımdan ağızla koparmak ayıptır. Üzümün kabuklarını yemeyenlerin bunları ağızda ayırdıktan sonra ve çiğnememek şartıyla avuçlarına alarak tabağa bırakmaları muvafıktır."