Bu yılki İstanbul Caz Festivali'nin benim için açık ara en bomba ismi Hugh Laurie. Evet, Doktor House. Ağır hastasıyım. Doktor/hastane dizilerine hiçbir ilgisi olmayanlar da hakkını verir, House çok başka bir şeydi. Her bölümde karmaşık bir bulmaca çözümü, üstüne de ciddi felsefe, başka türlü bir mizah ve kainat kast tarihinin rolüne en cuk oturmuş oyuncusu biraradaydı. Çok aksi, çok inatçı, çok arıza ama çok zeki... Uyumsuz, geçimsiz, kural tanımaz, zapt edilemez... Fakat işte kimselerin çözemediği vakalara teşhis koyup iyileştiren bir karakterdi Dr. Gregory House. Ve olanca nemrutluğuyla, ukalalığıyla, bütün o laf çakmalarıyla, hafiyeliğiyle, zorlayıcılığıyla... Bir yandan da karizmanın cisimleşmiş haliydi. Ve buradaki performansıyla iki kere Altın Küre alan Hugh Laurie, bizatihi Doktor House'un kendisi olmalıydı, aksini düşünemezdik. Nasıl bir isabetli bir seçim ve sonrasında nasıl bir o rolü kuşanma; akıl alır gibi değildi. İşte o geliyor caz festivaline. Dizide de ufaktan işaretlerini verdiği müzisyen kimliğini iki albümle perçinledi, 2011'de Let Them Talk'u, geçen yıl da Didn't It Rain'i çıkarıp Amerikan blues listelerinde bir numara oldu. Konserlerinde komedyen tarafını da ortaya çıkardığı söyleniyor ama işte tam da burada biraz endişelenmiyor değilim... Sabah televizyon seyretme alışkanlığım yok fakat bir pazar sabahı kalktığımda baktım ki gece bizde kalan bir arkadaşım salonda televizyon seyrediyor. Peki ne seyrediyor? Hugh Laurie'nin şaklabanlık yaptığı eski bir çocuk filmi! Nasıl fena olduğumu anlatamam. Bu hallere düşecek adam mıydı House! Bu konseri iştahla bekleyen, Hugh Laurie'yi önlerden seyretmek/dinlemek için çıldıran çok insan var (The Copper Bottom Band'le birlikte 9 Temmuz Çarşamba gecesi Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi'nde olacak). Tahmin ettiğiniz gibi kendim de onlardanım. Birkaç hafta önce İKSV'den sevgili Ayşe Bulutgil'le konuşurken, "Kulise gireriz senle" dedi. Halbuki hayır, giremeyiz! Kulise girersek, şöyle bir şey olur çünkü büyük ihtimal: Hugh Laurie, düzgün, kibar, normal bir insan olarak bize nazik davranır... Güler, güldürür, en azından fırça çekmez, zekâsıyla ezmez, bozmaz. E nerde kaldı o zaman onun House'luğu... Hayallerimize ilişmeyelim!