Sıkışık Berlin metrosunda bir sağdan bir soldan iki çantanın tazyik ve tacizine uğrayıp "Bu ne artık yaa, bu kaç etti!" diye celallenince, Emre (Aköz) yine bilmediğim bir lisanda konuştu: "Tokyo metrosundaki posterlerde var ama RATP'ın bildirgesinde yok."
RATP da nesi? Ne bildirgesi?
Meğer geçen pazara tam da bunun yazısını yazmışken, memlekette gündem hararetlenince, hafif kaçar diye değiştirmiş.
RATP'ın açılışı Regie Autonome des Transports Parisiens.
Paris'in metro ve otobüs sistemini işleten toplu taşıma operatörü kendisi.
İşte bu RATP, kapsamlı bir soruşturmadan sonra 12 maddelik bir 'Nezaket Bildirgesi' yayımlamış.
Modern yolcunun adabımuaşeret kuralları...
Şöyle çevirelim:
1) Nezaket, üstüne kırmızı bant atılmış sigara resminin çağdaş sanat eseri olmadığını, 'sigara içilmez' anlamına geldiğini bilmektir.
2) Nezaket, elinde harita/ rehber, yüzünde çaresizlik ifadesi taşıyan birinin derdine derman olmaktır.
3) Nezaket, toplu taşıma araçlarında cep telefonuyla avaz avaz yayın yapmamaktır.
4) Nezaket, kapıdan ve turnikeden geçerken arkada da biri olduğunu hesaba katmaktır.
5) Nezaket, toplu taşıma aracında hapşırırken, öndekinin ensesini değil, elindeki mendili hedef almaktır.
6) Nezaket, yaşlı hanımın torbaları taşımasına yardım etmek ama sonra malları yürütmek değil, geri vermektir.
7) Nezaket, cep telefonundan müzik dinlerken kulaklıktan 'cıstak' yaymamaktır.
8) Nezaket, otobüse binerken homurdanmak yerine şoföre selam vermektir.
9) Nezaket, öldürücü cazibede de olsa, bir kadına yiyecek gibi bakmamaktır.
10) Nezaket, yanlışlıkla ayağınıza basanı ringe davet etmemektir.
11) Nezaket, sıcak günlerde yukarıya asılıp insanları koltukaltına maruz bırakmak yerine, penguen misali kolları bedene bitişik tutup aşağılara tutunmaktır.
12) Nezaket, metronun fayans kaplı duvarlarını, tuvaletle karıştırmamaktır.
HANİ 13 NUMARA?
Maddeleri tersten okuduğunuzda...
Parisliler'in şehre ve onu paylaştıkları insanlara karşı davranışlarını da anlıyorsunuz. Mesela bizde yayımlanmış olsa bu 'Nezaket Bildirgesi'nde, son madde hiç olmayabilir bile. Çünkü metronun fayansları, maşallah diyelim, tuvalet çağrışımı yapmıyor İstanbullular'da. Burnu yere düşse eğilip almayacak Parisliler'e hâlâ hatırlatılmasıysa enteresan. Yabancılara ve yaşlılara yardım konusunda da iyiyiz doğrusu. Dokuz ve 11'den alacağımız not, ortalamayı düşürür ama düşünün, o sözde zarafet timsali Parisliler bile bu sebeple dürtülmekte...
Peki nerede o 13. madde?
İstanbul'da metrodan metrobüse, vapurdan motora hep denk geldiğimiz... Berlin'de de Amsterdam'da da şahit olduğumuz bu şuursuzluğa Paris metrosunda rastlanmıyor mu? İnanmam. O yüzden ekleyelim:
13) Nezaket, toplu taşıma araçlarında sırt/omuz çantalarının enini boyunu iyi hesaplamak, bunları insanların ağzına, burnuna sokmamaktır.
Tokyo tam da bu meseleye parmak basmış. Tokyo metrosundaki adabımuaşeret posterlerinde görüyoruz, iki çantanın bir insana neler edebildiğini, etmemesi gerektiğini...
İşte celallendiğim anki pozisyonum tam da buydu:
Bir yanımda omzunda bir omuzun fizyolojik olarak kaldırabileceği en büyük çantayı taşıyan kadın... Öbür yanımda sırt çantasının sırtındaki uzantısını hesap edemeyen adam...
Ve bunların yarım metrekarelik alanda sürekli ufak açılarla kıpraştığını düşünün! '
HİPPİ TİPİ' ÇANTA FAKTÖRÜ
Sevdiğim bir model, kullanmışlığım da çok. Fakat nasıl elindeki paketin enini boyunu bilebiyorsa insan, sırt çantasının dışarıya çıkıntısının çapını da hesap edebilir.
Türev integral gerekmiyor, ayna kafi... Sırt çantası zulmünü omuz çantasından ayıran, 'gözden uzak gönülden ırak' durumu. Omuzdaki ne kadar hacimliyse de göz önünde.
Bindirme anında fark edip pardon diyebiliyor sahibi, şanslıysanız. Ama sırt çantası ta arkada ve geçmiş olsun.
Kalabalıkta arkasına dönen, kuyrukta yana meyleden biri, hiç aklına getirmiyor ki bir uzantısı var. Sırf toplu taşımada değil, lokantada bitişiği devirebiliyor sırt çantası durup dönünce ve bunu fark etmeyebiliyor sırt! 'Multi kulti'de 'hippi tipi' çanta faktörü var bir de! Kültürel çeşitliliğin dikkat çektiği bölgelerde çok rastlıyoruz onlara: Neredeyse hayatının tamamını sırtında taşıyan gezginler.
Fakat onların yükü, sıradan sırt çantalıların üç, beş, on katı olmasına rağmen, çok daha temkinliler, üstünüze çullanmıyorlar.
BERLİN İYİ DE BİRAZ 'MEDİNE'
'Medeniyet' kelimesinin kökeninde 'Medine' var; yani 'şehir'. Medeniyet, şehirlinin yaşam biçimi. Bunun içine teknoloji de giriyor, görgü kuralları da... Hazır Schengen varken, üst üste birkaç Avrupa şehrine gittik, en son da Berlin'de test ettik: Teknolojik olarak bizden ileride olabilirler ama kitle ulaşım araçlarındaki halleri bizden ileri (nazik, düşünceli, saygılı, az bencil vs) değil: Kapı açıldığında hücum, çıkanı beklemeden girme çabası, ezip ezilme... Avaz avaz bağrış çağrışlı konuşma, ikili/üçlü/ dörtlü blok hareket... Birkaç kişilik yere tek başına yayılma, bacağını lüzumundan fazla açıp uzatma... Ve malum sırt çantası tacizi...Batı'ya biraz 'Medine' lazım!