Küçük çocuk, oyun oynarken arkadaşına bağırıyor: "Öldün sen!" Henüz ölümün gerçek anlamını bile bilmeden, insan öldürebileceğini öğreniyor. Hiç kimse uyarmıyor: "İnsan öldürmek, hatta canlı öldürmek doğru değildir," demiyor. İzledikleri, büyüklerin konuştukları, ona ölmenin çok iyi bir şey olmadığını anlatabiliyor ama aynı konuşmalar bazı insan öldürenlere hak verildiğini de öğretiyor. Namus adına, haksızlık yapıldığında, senin gibi olmadığında ve onunla baş edemediğinde öldürebilirsini; erişkin konuşmaları, izledikleri, okudukları devamlı tekrarlıyor. Oysa tek gerçek var; ne adına öldürdüğünü iddia etse de, insan öldüren katil oluyor ve yasalar onu cezalandırıyor. Yasaya yakalanmazsa, ömür boyu bu damga ve vicdanla yaşamak zorunda kalıyor.
NASIL KATİL OLUYORLAR?
Önce bir çocuk cezaevi gezdim. Toplamda 28 insanı öldürdükleri için orada olan, 18 yaş altındaki çocuk ve gençler vardı. Sonra haberlerde arkadaşını, babasını, annesi öldüren çocukları ve yorumları gördüm. Haber başlıkları, cinayetlerin cinnet sonucunda veya istenen davranışlar sergilenmediği için işlendiği vurgusunu yapıyordu. Neredeyse öleni suçlayan, öldüreni masumlaştıran başlıklardı. Oysa insan öldürmek, yasalara, toplumsal ahlak kurallarına ve dini inançlara göre yasaktır. "Nasıl oluyor da bu kadar çok çocuk katil yetiştiriyoruz?" sorusunun yanıtını arama zamanı geldi geçiyor. Amerika'da olduğu gibi toplu katliamlar olmasını mı beklemek gerekiyor? Hiç kimse tam kötü ya da tam iyi değildir. Ama bazı insanların kötülükleri dışa vuran davranışlara dönerken, bazılarınınki sadece hayal aşamasında kalır. Çünkü kötülük, cinayet aynı zamanda satıyor. Kitaplar, yazılar, haberler okunuyor; filmler hayranlıkla izleniyor. İnsan öldüren her kişi akıl hastası değildir. Anti sosyal kişilik bozukluğu olan kişiler, daha kısa deyişle psikopatlar, başka insanlarla empati kurmadıkları için daha kolay öldürürler. Ama her psikopat, katil olmaz. Çocuğunuzun sorunlarını en baştan görüp yardım istediğinizde iyi ebeveyn olursunuz. Onun her yaptığını hoş görmek, suçlarına akılcı nedenler bulup, onları örtbas etmekse zarar getirir. "Nasıl oluyor?" sorusunun yanıtlarından bir diğeri, aile işlevselliğinin kaybolmasıdır. Çocuklardan kopuk veya onlarla bağlantısını kaybeden aile, en önemli nedenlerden biridir. Eğitim sistemi de sorunu olan öğrenciyi hemen dışlamaktadır. Rehberlik sistemi işlememektedir. Oysa çocuk ve gençlerin daha yakından takip edilmesi gereklidir. Yasalar yapmak, elbette önemlidir. Ama bunlar olayın olduktan sonraki sürecine ilişkindir. Temel olan, olayların olmasını engellemektir. İnsan öldürmeye gelinene dek geçen süreçte, kimlerin ne yaptığıdır. Her zaman katiler olmuş ve olacaktır. Hepsini engellemek mümkün olmayabilir. Sorun kendi ellerimizle yetiştirdiğimiz, bazen alkışladığımız, bazen korktuğumuz ama bir şekilde payımız olan cinayetleri engelleyebilmektir. Nasıl anne baba olunacağını bilemeyen, bu konuda yardım almayan, yanlış öğretilerle çocuk yetiştirmeye çalışan her ailenin ve yeterli eğitim, denetim ve destek sistemini öğretimle birlikte sürdüremeyen okulların yanı sıra şiddeti sıradanlaştıran, yücelten, hatta öğreten programların, filmlerin, oyunların ve haberlerin etkilerini akılcı değerlendirmek gerek. Her alanda bulunanlar kendilerine düşeni yaptığında, olayların hem faili hem de mağduru olan çocuklarla birlikte ellerine bulaşan kandan korunacaklardır.