Bir başka ayrılık ise sevdiğini düşündüğün, bazen yaşamının önemli bir kısmını geçirdiğin kişiden temelli ayrılmaktır. Gidenin de kalanın da acıdığı, ne yapacağını bilemediği ayrılıklar. Gidenin mutlaka nedenleri vardır oysa. Ya sevgisizliği görmüştür kendi yüreğinde ya da birlikte sürecek geleceğin umarsızlığını. Söylemek, yapmak zor gelse de gitmek ister, kararı verdiği anda hazırdır. Bedel neyse, ödemeyi göze almıştır ya da zaten ödediğini düşünmektedir. Ardına bakmadan gitmeye kalkar. Ama kalan, çoğunlukla bu gidişe henüz hazır olmayan, genellikle gidenin yanıldığını düşünür, hata yaptığını, bu hatayı ona anlatması gerektiğini, geri döndürmesi gerektiğini. Çırpınır durur, öfkesi ve acısıyla.
KABULLENME ZAMAN ALIR
Öfke ve acı yan yana geldiğinde hatalar artar, gidenin geri gelmesi için yapılan davranışlar, gidenin gitmesini haklı kılmaktan öteye geçemez çoğu kez. Kalanı daha da tüketen, koparan, yeni bir yaşama geçmesini engelleyen bir sürece döner. Kabullenme zaman alır, zaman da bazen güzel duyguları, anıları ve yaşanabilecekleri yok eder. Sonra ne giden geri gelir ne de yitirilen zaman. Oysa gideni ve nedenlerini anlamaya çalışmak, yapılan yanlışları düzeltmeyi bir daha ki sefere bırakabilmek, ayrılığın hüznünü dimdik yaşayabilmek dinginlik getirir. Her biten ilişki bir şeyler bırakır yüreklerde. Kalanların güzel şeyler olması ise bizim elimizde. Sağlıklı sevgi, sağlıklı ayrılık sağlıklı gelecek demek. Her şeye rağmen sevebilip, sevilebilip de ayrılık acısı çekmiş olmak, sevme, bağlanma ve bırakılma korkusuyla hiç sevememiş olma acısını yaşamaktan daha anlamlı değil mi?