İlk ve orta öğretimden sonra üniversiteler de açıldı ya da bir hafta içinde açılıyor. Daha önceki yıllarda başlayanların yanı sıra ilk kez bu yıl üniversiteli olan gençler ve aileleri var.
Uzun bir çalışma dönemi, ardından zor sınavlar ve sonuç üniversite öğrencisi olmak... Kimi istediği, hayal ettiği bölümde; kimi değil.
Ama hepsi üniversiteli oldu. Kendi ilk başlama günümü düşündüm. İnsan kendini nasıl büyümüş, bambaşka bir dünyaya girmiş, burayı bitirince herşeyin kolaylaşacağı duygusu taşır. Sonra yavaş yavaş üniversiteye girmenin aslında maratonun sonu değil, başlangıcı olduğunu fark edersin. Orası erişkin olmakla yüzleştiğin yerdir.
Mesleğini, geleceğini, sosyal çevreni, hobilerinin çoğunu, hatta çoğu kez aşkı üniversitede bulursun. Üniversite sana alabildiğin kadarını verir ya da vermesi gerekir. Her üniversite bunu yapabiliyor mu? Yani her üniversite, alma kapasitesi olan, almak isteyen gence bu olanağı tanıyabiliyor mu?
Üniversite sadece bir bina ya da kampüs değildir.
Aslında yaşayan bir sistemdir. İçinde bilgilerin, yeni düşüncelerin, buluşların üretildiği bir sistemdir. Bu sistem aynı insanlar gibi yaşadıkça daha gelişir, öğrenir, çoğalır ve eğer iyi korunmazsa yok olur. Her sistem gibi bir çok bölümden oluşan üniversitenin, bölümlerinden biri iyi çalışmazsa, tıkanırsa, yenilenmezse ismen varlığını sürdürmekle birlikte niteliğini yitirir. Niteliğin yitmesi bir üniversitenin zaman için köhneleşmesi, üretememesi ve yok olmasıdır.
Sistemlerin iyi olduğunu anlamanın en iyi yolu yönetenleri, çalışanları ve sisteme eğitim için katılanları değişse de, sistemin bütünlüğünü,üretimini ve ilerlemesini koruyabilmesidir. İyi bir yönetici sisteme çok şey katabilir.
Ama o ayrıldıktan sonra sistem bunu sürdüremiyorsa ciddi sorun var demektir. Aynı şeyler öğretim üyeleri ve diğer çalışanları için de geçerlidir. Tabii bütün bu söylediklerim, eğer sistem doğru ise, yani üniversite gerçekten üniversite ise geçerlidir.
ERİŞKİN OLMAYA HAZIR OLMAK
Şimdi öğrenci olarak, aile olarak bir durun ve başladığınız yere bakın. Kazandığınız şey gerçekten bir üniversitede okuma hakkı mı? Yoksa size sonuçta diploma verecek bir tabela mı? Sonrası, gerçek bir üniversite istiyorsanız şikayet etmek yerine, orayı bir üniversite yapmaya çalışmak olmalıdır. İsteyin, herkesten isteyin.
Rektörden, dekandan, öğretim üyelerinden, diğer çalışanlardan, YÖK'ten, özel üniversite ise sahibinden, devletten üniversitenizi isteyin. İsteyin derken, daha rahat etmek için haklardan, daha kolay geçme yollarından bahsetmiyorum. Gerçek üniversiteli olma hakkınızı istemekten bahsediyorum.
En başında söylediğim gibi üniversite bir sonuç değil, bir başlangıçtır. O zamana değin edindiklerimiz çok önemli ama şimdi mesleki ve sosyal kimliğimizi tamamlama zamanı geldi. Hayat sadece okulda öğrenilen bilgilerle sürdürülemiyor. Bilginin önemi tartışılmaz. Bilmek, öğrenmek ve onları uygulayabilmek anlamlı yaşamanın bir parçasıdır. Bunun dışında ailelerin "Kendi ayakları üstünde durmak," dedikleri bir kavram var. Bu kavram sadece kendi paranızı kazanmak demek değildir. Bir yaş civarında bebeğinizi hep kucağınızda gezdiriseniz, yere bırakmazsanız yürümeyi öğrenemez. Eğer her istediğini hemen anlar, hatta istemesine gerek kalmadan verirseniz konuşamaz. Bazı şeyler gelişimseldir ama desteklenmeleri gerekir. Hayata hazır olmak da bunlardan biridir.
Sorunlarınıza çözüm yolları bulabilmek, isteklerinizi ve hayallerinizi algılayıp, gerçekleştirmek için yolları saptayıp denemek, sorumluluklar alıp yerine getirmek ve bedel ödenmesi gerektiği zaman da başkalarını suçlamadan o bedelleri ödeyebilmek. Üniversiteyi bitirmek bir diploma ve meslek verecektir.
Ama gerçekten meslek sahibi olabilmek, o diplomayı kağıt olmaktan çıkarıp, işlevsellik kazandırmak gençlere ve eğitimlerine kalacaktır. Gittikleri üniversitenin verdiği ezber bilgilerin ötesinde sunacağı ya da sunamayacağı gerçek öğretilerle, ailelerinin daha önce verdikleri ya da veremedikleri eğitimler geleceği belirleyecektir. Sadece onların geleceğini değil, yaşadıkları tüm toplumun geleceği buna bağlıdır.