Geçtiğimiz hafta gazetelerde çıkan bir haberde; Antalya'da bir genç kızın, kendisini sevdiğini söyleyen biri nedeniyle okula gidemediği yazıyordu. Aslında benzer öyküleri çok sık okuyoruz. Biri, birini sevdiğini düşünüyor ya da kendince seviyor, karşı taraf aynı karşılığı vermeyince kabul etmiyor. Çünkü eğer o birini seviyorsa, karşı taraf da sevmek ve onun istediği gibi davranmak zorunda. Hatırlarsınız sanırım, geçen yıl, iki genç kadın benzer bir öykünün ardından öldürüldü. Üstelik katilleri, onları sevdiğini iddia eden kişilerdi. Kendileriyle olmayacaklarsa, ölmelerine karar vermişlerdi. Antalya'daki olayda bana en kötü gelen, "Şimdi istemese bile mektubuma yanıt vermişti," savunması ve bu mektubun mahkemeye delil olarak verileceği oldu. Yani öyle olursa ne değişecek? Bir kişi, diğer kişiyle eski öykü ne olursa olsun, şu an birlikte olmak istemiyorsa, bunun anlamı açıktır. Bunlar sadece gazetelere yansıyan olaylar. Boşanmak istemeyen eşleri tarafından öldürülen kadınlar... Sonuçları bu kadar ağır olmasa da benzer yüzlerce öykü var. Gençlere sevgiyi anlatamıyor muyuz? Belki de sorun, büyüklerin bilmemesinde.
SEVGİ, GÜVEN SAĞLAR
Başkaları tarafından sevilmek, beğenilmek, değer verilmek her insanın istediği, normal bir duygu. Sevgi duyduğumuz kişiye zaman zaman öfke, kızgınlık gibi olumsuz duyguları da hissedebiliyor, yapıcı eleştiriler yapabiliyorsak; bazen yalnız kalmayı istiyor ve onun isteklerine de saygı duyabiliyorsak, sevgiden bahsedebiliriz. Sevdiğimiz kişiden bazı şeyler istememiz doğaldır. Sevgi, bağlılık, yardım ve gerektiğinde özveri istemek; bunları dile getirmek, onları gerçekleştirmek için çaba harcamaktır. Bu, akıl sağlığını gösterir. Ancak sevilen kişinin belirli amaçlarla kullanılması kadar, yalnızca karşısındakini düşünmek ve kendini ona adamak da sevgiyle bağdaşmaz. Karşımızdakinin kişiliğini, özelliklerini, gereksinimlerini, eksikliklerini, zayıflıklarını, isteklerini, başarılarını dikkate almamak, sevmeyi becerememektir. Sevgi, güven ve mutluluk duygusu sağlar. Başkalarını gerçekten seven kişiler, başkalarının da kendisini sevdiğinden şüphe etmez.
HASTALIKLI DAVRANIŞLAR
Kişiliğin sorunlarından oluşan durum, hastalıklı sevgiler... Günümüzde çoğu zaman büyük aşk ve sevgi diye belirtilen durumlar da bunlar. En temel sorunlardan biri, sevilmek isteyip, bundan haz duymakla, "Ne pahasına olursa olsun sevilmem gerek," arasındaki fark. Çünkü aslında bizim değer verdiğimiz, sevdiğimiz kişilerin dışındaki kişilerin bizi sevmelerinin o kadar da önemi yoktur. Bir başka grup, sadece kendi gereksinimlerini karşılayan, arzularını yerine getiren ilişkideki duyguya sevgi adını verir. Gerçek sevgi duygusu olmadığında ve isteklerle bağdaşmayan bir durum ortaya çıktığında, şiddete eğilim görülebilir. Sonuç çoğu kez nefret, düşmanlık ve kıskançlık olarak kendini gösterir. Bir de en başta örneklerini verdiğimiz ve kendilerinin 'sevgi' dedikleri şeye; daha doğrusu kendi isteklerine karşı konmamasını mutlak sananlar var. İstedikleri gibi gitmeyince çok istedikleri, sevdikleri şeyleri bile yok edebilen, öldürebilen ciddi kişilik patolojileri olanlar... İşte çocuklarımıza bu hastalıklı sevgileri ayırt etmeyi öğretmemiz lazım. Çünkü ancak böylelikle kendilerini çok sevdiklerini sandıkları bu yok edici kişilerin ilgisiyle, gerçek sevgiyi ayırt edebilirler. "Çok sevdiğim için karşı koyamıyorum, yapılmayacak şeyleri bile yapıyorum, anlamsız isteklerine hayır diyemiyorum, çünkü kıyamıyorum, seviyorum." Bu cümleler size tanıdık geliyor mu? Çocuklarımıza kural koyamadığımızda sık sık söylediğimiz cümleler. Bu cümlelerin, "Sevgime karşılık vermedi, öldürdüm," "Öyle giyinme,' demiştim, dinlemedi dövdüm, onu seviyorum," "İyiliği için canını yakıyorum," cümlelerine sığınarak çocuklarımıza zarar verenlerden çok farkı yok.