1 saat ileri alınarak uzayan günler mi, ısınan hava ile bitki örtüsünün rengarenk bir hal alması mı yoksa önce havaya, sonra suya ve en son toprağa düştüğüne inanılan cemreler mi baharı getirir bilinmez. Bildiğim tek gerçek ise, öyle ya da böyle baharın bana hoş geldiğidir! Her ne kadar yay burcu bir aralık çocuğu olsam da, sıcak havaları daha çok severim. Önce giydiğim kıyafetler incelir, ardından market listeleri ufalır ve ısınan havayla mutfağımıza baharı getiren tazecik otlar belirir mutfak dolabımda. Benim için baharın gerçek müjdecileridir onlar... Bir anda mutfağıma girip şıp diye kaparlar başrolü. Kimi soğanla kavrulur, tuz, karabiber ve muskatla tatlandırılır kimine ise ateş değmez, olduğu gibi doğranır zeytinyağı ve limon ile lezzetlendirilip söğüş salatası yapılır. Nasıl pişireceğime tamamen o anki halet-i ruhiyem karar verir. Ancak bilen bilir! İster börek içi olsun, ister kuzuyla yahni tadına doyum olmaz bu otların. İnsanoğlunun varoluşundan bu yana karınlarını doyurmak için başvurdukları en gözde metotlar avlanmak ve doğadan ürünler toplamak olmuş. Birçok hayvan türü ehlileştirilse de bazı otları ehlileştirmek sanıldığı kadar kolay olmamış. Bu sebeple avlanmak artık eskiye nazaran önemini yitirmiş olsa da, mevsimi gelince dağlardan yabani otlar toplamak halen çok moda! Tek bir farkla tabii... Amaç artık sadece karın doyurmak değil, haz almak. Beğendiğimiz lezzeti sevdiğimiz bir yemeğe dönüştürmek. Dağlardan toplanan mis kokulu kekik mesela... Körpe olanları salataya konur, daha iri yapraklılar kurutulup baharat yapılır. Ya da yabani ısırgan ve mısır unundan yapılan çorba... Yeme de yanında yat! Kuzulu şevketibostan ve mevsim sonuna doğru yaprakları büyüyen ebegümecinden yapılan sarma... Hepsi fazlasıyla yeter ağzımı sulandırmak için. Binbir derde deva oldukları ise kocakarı söylentisi değil yüzyıllık denenmiş gerçekler. Zira otları tanımak, onları nasıl pişirmenin en güzel sonucu verdiğine karar vermek ve hangi derde deva olduğunu anlamak için kim bilir kaç asır geçti? Ege'deki köylü kadınlar iyi bilirler. Kış geldiğinde sobanın üzerinde kaynayan suya bir avuç karabaş otu atılır ki öksürüğe iyi gelsin...
BAHAN YORGUNLUĞUNDAN KURTULUN
Her yıl baharın gelmesi ile birlikte çevremdeki birçok kişi aşırı yorgunluk, bitkinlik ve halsizlik hissettiğini söyler. Bu bazılarında uyku bozukluklarından depresyona kadar da uzayan haller alır. Aslında bunların gerçek sebebi (herhangi bir sağlık problemi yoksa) vücudun hava değişimine ayak uydurmaya çalışmasından oluşmuş reaksiyonlardır. Şöyle ki havaların soğuktan sıcağa veya sıcaktan soğuğa hızlı değişim göstermesi, kalp ve kan dolaşımını etkilemektedir. Isınan havayla damarlar genişler ve böylece tansiyon düşer. Bunlara ek olarak, yaz saati uygulaması ile gündüzlerin uzaması ve gecelerin kısalması da, doğadaki bioritm değişikliğine sebep olur. Vücudumuzun tüm bunlara uyum sağlamaya çalıştığı sırada oluşan bu halsizlik haline de halk arasında 'bahar yorgunluğu' adı verilir. Şüphesiz bol oksijen alarak açık havada yarım saat yürümek bahar yorgunluğunu üzerinizden atmak için en ideali. Ancak bol vitaminli ve hafif gıdalarla beslenmek de en az yürüyüş kadar etkili. Bahar yorgunluğu hissini üzerinizden atmak için bol meyve ve sebze tüketin. Ara öğünlerde probiotik yoğurt ve günde iki veya üç kez ısırgan otu çayı içmek size tahmin ettiğinizden daha çok yarar sağlayacaktır.
KARIŞIK EGE OTLARI VE İSLİ ETLİ KİŞ (QUİCHE)
Tart Hamuru
250 gr un
125 gr tereyağı
1 çay kaşığı tuz
70 ml su Dolgu malzemesi için
100 er gram Ege otlarından (tercihen arapsaçı, ısırgan, ebegümeci)
3 yumurta
200 ml süt
150 ml krema
Tuz
Karabiber
Muskat rende
Paprika
200 gr gravyer peyniri
200 gr isli et
YAPILIŞI:
Evde mikseriniz var ise pedal aparatıyla un, tuz ve tereyağını karıştırın. Yoksa elinizlede yapabilirsiniz ancak tereyağın oldukça soğuk olduğundan emin olun. Karıştırdıkça hamurun ıslak kum gibi bir hal aldığını göreceksiniz. Yavaşça çok soğuk suyu ekleyin ve karıştırmaya devam edin. Hamur hâlâ parçalı olacaktır. Kendini toplaması için elinizle birkaç dakika şekil verip bir top halinde yuvarlayın. Streç filmle kapatıp buzdolabında yarım saat dinlendirin. Fırını 175 dereceye ayarlayın. Dinlenen hamuru 2 mm kalınlığında kalıbınınız çapından biraz daha büyük açın, tart kalıbına yerleştirin. Kenarlarından iyice yerleştirip, bastırın fazla parçaları kesin. Üzerine pişirme kağıdı koyup, ağırlık yapması için nohut, fasulye benzeri hububatlarla doldurun ve 20 dakika pişirin. Kağıdı ve ağırlığı çıkartıp 10 dakika daha pişirin. 1 litre suya 1 tatlı kaşığı tuz atın. Otları sırasıyla 2 şer dakika kaynayan suda haşladıktan sonra ister akan soğuk suyun altında, isterseniz buzlu suya koyarak pişirme işlemini durdurun. Daha sonra doğrayın. Bu sırada yumurta, süt ve kremayı çırpın, muskat, tuz, karabiber ve paprikayı da ekleyin. İsli etinizi küçük küpler halinde kesin. Pişmiş olan tartın üzerine iyice kuruladığınız ege otlarını yerleştirin ve küp kesilmiş peynirler ile isli etleri eşit olarak yerleştirin. Üzerine yumurtalı karışımı dökün. 175 derece fırında üzeri pembeleşinceye kadar 30-35 dakika pişirin.