Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NUR ÇİNTAY

Lara sadece bir kız adı değildir!

İlayda, Alya, Talya... Dilara, Alara, Lara... Bu adlarda binlerce kız çocuğu var ama Lara, aynı zamanda upuzun uzanan bir sahil şeridi de... Barut Lara’nın Meksikalı yelpaze palmiyeleri altında uzanmışken, havlunuza her an bir Mavizebra konabilir!

Lal ve Leyla nispeten eski ama hâlâ moda olan isimlerden.
Lidya, Lila, Liana diye tanıdıklar var. Aleyna malum, Tilki soyadıyla her an gözümüzün önünde.
Bodrum Masalı'nda Aslıhan Gürbüz'ün canlandırdığı Maya, en sevdiğimiz karakterlerden oldu bir anda. Mira, evvelki sezonun ortalığı kasıp kavuranı malum, Medcezir'de Serenay Sarıkaya'nın hayat verdiği hani...
Aleyna'yla Tuana kızkardeş olur.
Aleyna, Almila'yla da olur kardeş.
Almila, İlayda'yla. Alya, Talya, İlayda üçüzler... Arya'yla Kayra... Dilara, Alara, Lara... Lara, çok imkânlı. Lal ve Leyla'yla da uyumlu, Alya'ya da ters gitmez...
Ama en önemlisi: Lara sadece tatlı bir kız adından ibaret değil...
Çok daha fazlası...
Antalya Havalimanı'ndan arabayla 15 dakika kadar gittiniz. Lara'dasınız.
Upuzun bir sahil uzanıyor önünüzde.
Ve çok sayıda da tesis... Ne yalan söyleyeyim, normal şartlarda ideal tatil anlayışıma o kadar da uymayan...
Fakat geçen ay şöyle bir şey oldu:
Tek günlüğüne iş gezisine gittiğim bir otelin bahçesine vuruldum. Göz alabildiğine yeşillik, yalınayak yürümenin büyük zevk olduğu çimenlik ve müthiş bir sonsuzluk hissi...
Bu yazın deniz siftahını, sıcaklar bastırmadan ve de kalabalıklar yer kapmadan, Rodos'ta yapmayı konuşuyorduk.
Bahçeyi, yemekleri ve o tek gün içinde girmeye fırsat bulamadığım ama ayaklarımı sokarak test ettiğim denizi (Gayet güzel ısınmış) dilimden düşüremeyince, evin reisi dedi ki: "E madem o kadar beğendin, bari oraya gidelim." Kastetiği yer, Barut Lara...



DOĞASINDA NELER VAR?
Geçen ay iş gezisi için gittiğimde, doluluğun yüzde 85 olduğunu söylemişlerdi.
Doğrusu ortalık kalabalık görünmüyordu.
Yüzde 100'e vardığında bile hissedilmediğini iddia etmişlerdi hatta, ben de içimden "Yaa tabii tabii" diye kinayeli, iç geçirmiştim.
Doğruymuş!
Bu defa otelde hiç yer olmadığını söyledi sorduğumuz herkes. Fakat büyük bahçenin ve çok sayıda köşenin gücü herhalde: Yine insan yığınlarına maruz kalmadık. Ferah, sakin, huzurluydu etraf.
Merdivensiz, yokuşsuz, denize ulaşımı tam sevdiğim gibi çimenlerden pıtı pıtı yürüyerek düzayak olan bahçe, hakikaten de kocaman ve barındırdığı nüfusla alabildiğine yeşil.
Upuzun Akdeniz servileri, türlü çeşit palmiyeler, zeytinler, defneler...
Bambular, ılgınlar, ardıçlar... Yaşam ağacı da denen Hindistan cevizleri, fıstık çamları, süs muzları... İngilizcede dikenli gövdelerinden umulmayacak bir isimle (Silk Floss) anılan, tohumlarını saran kılıftan iplik yapılan maymun çıkmazlar...
Bitmedi: Tesbih ağaçları, alev çalıları, arokaryalar... Demir ağaçları, pampas otları, mazılar... Sığla ağaçları, sokak Benjaminleri, kamışlar...
Yaz sıcağında Meksikalı yelpaze palmiyelerinin ve kartopu çalılarının etrafınızda olduğunu bilmek bile ferahlatıcı bir his.
Sadece yeşiller değil, renkliler de dolu: Kırmızı-portakal renkli trompetvari çiçekleriyle Acem boruları... İstanbul'da saksılarda yetişen ama burada bahçeye yayılan güzelim Japon gülleri...
Güney Amerika Yağmur Ormanları kökenli mavi-eflatun çiçekli Jakarandalar...
'Anlatmaya ne hacet' dedirtecek şahane manolyalar, begonviller, zakkumlar...
Biberiye benzeri yaprakları ve pembe çiçekleriyle Avustralyalı Grevilya çalıları... Endemiklerden, Lara zambağı da denen, geceleri kokusuyla büyüleyen kum zambakları...
Turna gagasını, kesme çiçek olarak çiçekçilerde ve afili tasarımlarda da görebilirsiniz. Güney Afrika'ya özgü bir bitki bu, Los Angeles'ın da amblem çiçeği. Türkiye'de Starliçe de deniyor; bir star ışığı var, evet! Kışın kış uykusunda, baharla birlikte turuncu tonları ve olanca azametiyle sahne alıyor, Bülent Ersoy adeta!
Bitmiyor: Ağaç mineleri, ateş dikenleri, fırça çalıları... Kırmızı-beyaz çiçekleriyle Türk şapkaları, parlak sarı çiçekli Peru zakkumları, müthiş kokulu beyaz çiçekleriyle Meksika portakalları... Yeneceklerden mersinler, dutlar, keçiboynuzları...
Sayarken bile yoruluyor insan. Barut Lara'nın rakipleriyle arasını fersah fersah açanlardan biri bahçesindeki bu nüfus işte...



KIZIL GERDAN İLE MAVİZEBRA
Tesiste ikâmet eden yoğun bir kuş ve kelebek kalabalığı da var: Floryalar, büyük baştankaralar, ibibikler, sakalar, arı kuşları, çıvgınlar, ispinozlar, kızılgerdanlar, Arap bülbülleri, kahvaltınızı daha pek çok arkadaşla paylaşabiliyorsunuz.
Bir alıç kelebeği ya da Atalanta konabiliyor havlunuzun kenarına.
Beyaz çilli kara zıpzıp ya da Mavizebra, peştemalınıza... Büyük beyaz melek ile güzel İparhan, çokgözlü mavi ile sarı azamete karşı koyabilecekler mi diye, siz düşünürken...
Aaa! Yemek vakti!
'Her şey dahil'cilerle alakası olmayan, her ama cidden neredeyse her şeyin şaşırtıcı biçimde lezzetli olduğu bir 'her şey dahil' sistem. Bulamaç olmayan açık büfeler, adeta konuşacak tazelikte yeşillikler, fırından pizza ve pideler...
İstanbul'da çok az sayıda iyi restoranda, o da her zaman değil ancak şanslıysanız bulacağınız kalibrede kuzu tandır... Yanında vegan corner...
Ana restoranda büfe gezmeye üşenenler için alakart restoranlar sonra:
Balık lokantasından İtalyan'a, et lokantasından Uzakdoğu'ya... Hafızası sağlam okur hatırlar; geçen ay buradaki yöresel restoran Tirmis'i açmak için davetli olarak gitmiştik işte!
Tesise sıradan müşteri olarak gittiğimizde de son derece memnun kaldık doğrusu. Elemanlar gayet kibar ve güleryüzlü, her yer pırıl pırıl, onca müşteriye rağmen her şey tıkır tıkırdı. Ilık deniz suyu ama bunaltmayan havası itibarıyla da Antalya'nın en iyi mevsimi olsa gerek...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA