Taksi! Taksi! Dur yolcu! Öyle karşına ilk çıkan taksiye atlamak yok! Hele Stockholm'de... En tuhaf taksi sistemlerinden biri İsveç'in başkenti Stockholm'de olsa gerek. Arlanda Havaalanı'ndan dışarı çıktığınızda beş-altı sıra halinde dizilmiş taksilerle karşılaşıyorsunuz.
Soğuk demesek de serin insanlar bekliyorsunuz ya... Hani 'cool' tipler...
Ne gezer... Turist kapmaya çalışan bizim Türkiyeli taksicileri aratmaz biçimde, İsveçli taksiciler de İngilizce 'buyrun'layarak sizi iştahla arabalarına almaya çalışıyor. Eğer tecrübesizseniz ya da rehber kitaplarda/sitelerde ilgili bölümü atlamışsanız, az sonra kazık yiyeceksiniz demektir.
Muhtemelen 'Nasıl olsa hepsi aynı fiyat' diye düşünerek, Mercedes veya Audi bir aracı tercih edecek ve kente 520 krona yani 180 liraya gideceksiniz.
Halbuki onun hemen arkasında duran bir taksiye binseydiniz aynı mesafe için 370 kron, yani 130 lira ödeyecektiniz! Tek fark belki arabanın markası olacak;
Volkswagen'a binecektiniz. Peki farkı anlamanın, kazıktan kurtulmanın yolu var mı? Var.
Araçların arka ve yan camında, kitap büyüklüğünde, sarı bir kart bulunuyor. İşte orada 'Arlanda' diye yazıyor. Bir şirkete bağlı olan taksici, orada kaç yazıyorsa, o paraya götürmek zorunda. Stockholm'ün belediye sınırları içindeki her noktasıyla havaalanı arası aynı fiyat... Atatürk Havalimanı'yla Taksim de Emirgan da bir diye düşünün. Bu yüzden taksi sırası da yok. Havaalanında veya kent içinde, fiyatını gözünüze kestirdiğinize biniyorsunuz.
Bu tip ipuçlarını takip ederek, tecrübeli gezginlere kulak vererek, başka 50 liralar da biriktirmek (Tabii sonra da hepsini tek yemekte yemek!) ve yurt dışı tatilini daha ucuza getirmek o kadar da zor değil.
YEREL FACEBOOK GRUPLARI
Hesaplı tatil niyeti evden başlıyor. Evvela havayolu şirketlerinin kampanyalarını takip etmek menfaatiniz icabı. Faraza bu aralar THY'de Portekiz'in başkenti Lizbon 159 dolar, yani 500 lira. Hem de gidiş-geliş. Başka zamanlarda aynı yer için iki katından fazla ödüyorsunuz. Gitmeyi düşündüğünüz kentle ilgili fırsatlardan (kampanyalar, indirimler) haber veren yerel Facebook grupları oluyor. Onlara takılabilirsiniz. Mesela ülkenin milli gününde giderseniz müzeler bedava olabiliyor.
'İlle de şu gün gideyim, bu tarihte döneyim, sabah erken uçamam, gece uykusuz kalamam'cıysanız işiniz zorlaşıyor. Bir hafta önce veya sonra gitmek çok daha hesaplı olabiliyor çoğu zaman.
Para ile psikoloji doğrudan bağlantılı. Alışverişini kredi kartıyla yapanların daha fazla harcadığını biliyoruz. Halbuki ödemeleri nakit yapmak insanın canını yakmasa dahi tırmalıyor; daha az harcatıyor.
Hemen her kentin ulaşım sistemini gösteren uygulamalar oluyor. Onları telefona indirin. Böylece hem taksiye dünyanın parasını vermez hem de sevimsiz bölgelerdeki gereksiz yürüyüşlerle vakit kaybetmezsiniz.
Ayrıca bu araçlara kent kartı ile binmek ekstra hesaplı oluyor. Örneğin Stockholm bayağı pahalı bir kent ama ulaşım araçlarının hemen hepsinde geçen yedi günlük SL Access Cart sadece 105 lira.
İndirimli ulaşım kartlarının bir başka avantajı da, insanı kent merkezinde kalmaktan kurtarması...
Metro veya tramvay sayesinde merkeze üç-beş hatta daha fazla durak uzaklıkta bir otelde kalabilirsiniz.
Böylece daha az ödemiş olursunuz; merkezde makul otel demek, ölmüşsünüz ve bütçeyi de gömmüşsünüz, ağlayanınız yok demek zira!
Tabii bir de 'Airbnb' tipi sistemler var. Son yılların çok popüler bir yöntemi bu ama nasıl diyelim, geçici... 'Vatandaş! Sen ticari kazanç elde ediyorsun!' diyerek bunlardan vergi alan hükümetlerin ve belediyelerin sayısı giderek artıyor. Bu da haliyle fiyatları artırıyor; otellere yaklaştırıyor.
TURİSTİKSE İTİNAYLA KAÇILIR!
Gelelim yeme-içmeye... Her ne kadar tam aksini yapıp ceremesini çeksek de, sağlık açısından kahvaltıya ağırlık vermek, akşamı ise geçiştirmek en doğrusu... O halde otelin, zaten fiyata dahil olan kahvaltısını kaçırmamaya bakın. Seviyorsanız yumurta yiyin. Bir tok tutma mucizesi malum kendisi.
Vakit öğleni geçmekte... Artık acıktınız. Peki, nerede yemeli?
Bir kere turistik merkezlerden uzaklaşın. Küçük ama şirin bir lokantada yiyeceğiniz yemeğin, merkezdeki o turist avcısı gelgelcilere göre hem daha lezzetli hem de daha hesaplı olacağı garanti.
Yemeğin bir başka püf noktası da şu: Kentin yerlileri nerede yiyorsa, onları takip edin. Yemek, bir kültürün en önemli ayağı... İki yerel lokantaya gitmek, bir müze gezisi kadar bilgilendirir insanı.
Gelelim alışverişe... 'Tax refund' denen vergi iadesinden yararlanmaya bakın. 460 euro mu harcadınız?
Bunun faraza 60'ını geri almak, hakikaten zevk. Gözde büyütüldüğü kadar zahmetli değil, insanlar yol gösterip kolaylaştırmaya çalışıyor genellikle ve de sonuç: Değiyor.
Alışverişte, söylemeye lüzum var mı, turistik bölgelerden uzak durun. Aman! Arka sokaklarda, bir alt semtte aynı malın yarı fiyatına satıldığını çok gördük. Tabii bir de pazarlık meselesi var. Utanmayın, sıkılmayın, boş vermeyin; pazarlık edin, pazarlık edin, pazarlık edin! 90 mı istedi? 30'dan, 40'tan fazla vermeyin. Âşık olduysanız 50'ye kadar çıkabilirsiniz. Satıcının paket yaparkenki coşkusu da kanıtlar: Evet, aşkınız karşılıklı!