Yapsak yapsak, ne yapsak? Acaba bir kayak merkezi mi kursak? Nasıl bir yol bulsak da Bayburt turizmini kalkındırsak?.. Siyasetçiler, bürokratlar, akademisyenler ve işadamları tartışıyor, çare arıyordu. Onlar konuşadursun, bin yüz kilometre ötede, İstanbul'da yaşamakta olan sanat profesörü Hüsamettin Koçan'ın çok başka hayalleri vardı. Bayburt'un, adı daha sonra Bayraktar olarak değiştirilen Baksı köyünde doğmuş olan Hoca, "Herkes köyden kente gidiyor, ben bunun tersini nasıl yaparım" diye düşünüyordu. Derken fikri bulmuştu: Bayraktar'ın yakınında, çağdaş sanatlarla yöresel sanatları bir araya getiren bir müze kuracaktı. Sadece bir sergileme alanı olmayacaktı burası, aynı zamanda sanat üretimi de yapılacaktı. Yıl 2000'di. Sevgili eşi Oya hanımla beraber kolları sıvadılar. Aslında bu 'deli-işi' bir fikirdi. Çünkü Bayraktar köyü Bayburt merkezine 45 km uzakta, yukarıda zirvesi karlı Soğanlı Dağı'na, aşağıda coşkulu Çoruh Nehri'ne bakan, kuşların uçtuğu ama kervanların geçmediği bir yamaçtaydı. Arazi alındı. Proje çizildi. İnşaat başladı. Ancak bir süre sonra eldeki paranın yetmeyeceği ortaya çıktı. Koçanlar, "Ne yapalım, bari İstanbul'daki evimizi satalım" diye düşünmeye başladılar. Aslında o da yetmeyecekti. Başka bir yol bulmak gerekiyordu ki bulundu: Hoca'nın sanatçı ve işadamı dostları yardıma koştu. Kimi nakit verdi, kimi eserini hibe etti (Küçük görgüsüzlük notu: O günlerde çorbaya kendi çapımızda tuz katmak için aldığımız Gülveli Kaya tablosu hâlâ salonda asılı!)
HAYALDEN HAYATA VE 10 YAŞINDA!
Ana bina açıldığında yıl 2005'ti. Hoca neredeyse imkânsızı başarmış, hayalini hakikate çevirmiş, Baksı Çağdaş Sanatlar ve El Sanatları Müzesi'ni kurmuştu. Dört kere gittik (Konukevi, estetikle işlevi harikulade birleştirmişti) ve her gittiğimizde tekrar hayran kaldık. Coğrafyaya, nefes kesen dolunaylara, mütevazı rafting girişimlerimizi yüzümüze vurmayan Çoruh Nehri'ne ayrı... Müzenin mimarisine ve içeriğine ayrı... Ağırladığı sergilere, sanatı insanla buluşturma şekline ayrı... Arzu Kaprol'den Faruk Malhan'a, Engin Akın'dan Ayşegül Sönmez'e, herkesin bir biçimde katkıda bulunmasına ayrı... Ama en çok Hüsamettin Koçan'ın heyecanına, hiç eksilmeyen enerjisine... Hayallerin nasıl da hayata geçirilebileceğine dair duyduğu inanca, verdiği ümide... Derken acayip şeyler olmaya başladı. Yalnız değildik! Baksı Müzesi'nin adı dünyada da duyulmaya başlamıştı. Ha bire yurt dışından bir gazeteci geliyor, projenin öyküsünü dinleyip mekânı fotoğraflıyordu.
MÜZE 10-KAYAK MERKEZİ 0!
Neticede o şahane gelişme geldi: Avrupa Konseyi '2014 Yılın Müzesi Ödülü'nü Baksı'ya verdi. Avrupa'nın en prestijli müze ödüllerinden biriydi. Jüri, Baksı'yı ilham verici bulduğunu söyledi. Kırgız Türkçesinde 'şaman' anlamına gelen Baksı, geçen yıl 10'uncu yaşını kutlarken, devletin Erzurum yolu üzerinde inşa ettiği beş katlı kayak merkezi, maalesef atıl biçimde öylece duruyordu. Müze turistlerin uğrak yeri olmuş, geçen yıl 15 bin kişi gezmişti. Bunların üç bine yakını yabancıydı. Artık turistik merkez Baksı olmuştu, müzeye yolu düşenler Bayburt'a da uğruyordu. Baksı'nın son misafirleri Garanti Anadolu Sohbetleri ekibiydi. Garanti Bankası'nın, KOBİ'leri yakından tanımak amacıyla 14 yıl önce başlattığı ziyaretlerin 105'incisi, ulaştıkları 73'üncü il olan Bayburt'ta yapılacaktı. Bankanın Genel Müdür Yardımcısı Nafiz Karadere ve arkadaşları, Baksı'yı tabii ki haberlerden biliyorlardı. Ancak Koçan ailesiyle tanışmak, müzeyi birlikte gezmek, eserleri görmek ve misafirhanede gecelemek onlar için benzersiz bir deneyim oldu. Ertesi gün kent merkezinin yolu tutuldu. Şair Zihni Kültür Merkezi'ndeki toplantıda önce Karadere konuştu: Bayburt'ta topladıkları her 100 liraya karşılık, 150 lira kredi dağıtarak destek veriyorlardı. Prof. Hüsamettin Koçan kültür-sanatın ekonomiye katkısını anlatırken, bir de müjde verdi: Bayburt'ta kadın emeğini değerlendirmek amacıyla 'Kadın İstihdam Merkezi' kuruyorlardı. Turizmci İskender Çayla, Bayburt'un turizm potansiyelini ve yapılması gerekenleri sıralarken Bilbao örneğini verdi. Sıradan bir sanayi kenti olan Bilbao (İspanya), çarpıcı bir mimariye sahip Guggenheim Çağdaş Sanat Müzesi'ni kurarak, bir anda dünyada tanınan, dolayısıyla turist çeken bir kent oluvermişti. Bayburt aynı başarıyı Baksı Müzesi ile yakalayabilirdi. Kentin internette yoğun biçimde ve pek çok dilde tanıtılması en acil turizm hamlesiydi. Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük hayvancılık üstüne konuştu, Mimar Prof. Gülsün Sağlamer Bayburt için geliştirdikleri kalkınma modelini anlattı, Prof. Asaf Savaş Akat ekonominin nabzını tuttu. Zihinler açıldı. Bayburt'a sadece Baksı için mi gideceğiz, diyebilirsiniz. Hiç olur mu öyle şey... Anadolu'ya hâkim olan bütün medeniyetlerin kullanıp geliştirdiği görkemli kalesi ve Aydıntepe Yeraltı Şehri mutlaka gezilmesi gereken yerler. Çoruh Nehri'nde rafting, Soğanlı Dağı'nda trekking yapmak mümkün. Velhasıl kültürle doğayı bir arada bulabileceğiniz bir yer Bayburt. Deniz-kum-güneş üçlüsünden sıkılanlar için gayet zihin açıcı ve tatmin edici bir seçenek. Artık lezzetlerini de haftaya ballandırırız...