Gittiğim panel ve toplantıda kimle konuşsam, "Başkan görmeyen birine nasıl hitap etmemiz gerekiyor? Görme engelli mi, âmâ mı diyelim? Engelli, sakat ve özürlü kelimelerini kullanıyoruz; tepkiyle karşılaşıyoruz. "Özel durumu olan bu kişiler"e nasıl hitap edelim?" diyordu…
Dolayısıyla, hem sakat, hem de 17 yıldır STK yöneticisi olmam vesilesiyle bu konuya değinmem kaçınılmaz oldu.
Amaç sorunlara köklü çözüm bulmak. Ama görüyorum ki bazı çevreler bilinçli olarak farklı tanımlamayla gündem değiştirip özürlü sorunlarının ötelenmesine neden oluyor.
Kafası karışan özürlü yurttaşlarımız da sorunlarını çözmeye yardımcı olacak kişilere; "Ben sakat değilim. Ben özürlü değilim. "Ben engelli hiç değilim çünkü, asıl engelli önümüze aşamayacağımız engeli koyandır" diyerek tepki gösteriyor. Bu tepki karşısında da duyarlı vatandaşlarımız engelliye hitap ederken "pot kırmayayım" diye çekiniyor. Çekinmeyin!
Körlük ya da sakatlık "ayıp" değil. Önemli olan bu kişeleri "önyargı"sız davranıp hayatın içine çekebilmek. Ama bu pek mümkün olmuyor. Çünkü, Türkçemiz bir ülkeye yakışır seyir izlemedikçe kavram kargaşası içinde boğulmamız da kaçınılmaz oluyor. Dilimizi geliştirmek yerine devamlı yeni kavram üretiyoruz. Bırakın toplumu, kamuda, özelde, sokakta çok sık sakat, sakatlık, özürlü, özürlülük, engelli ve engellilik gibi terimler kullanıyor. Kullanılan bu kavramlarda yerli yerine oturmadıkça, toplumsal ayıbımız da katlanarak büyüyor.
Ee, terminolojide farklılıklar olduğu gibi, mevzuatla ilgili hizmet alanlarına göre farklı kıstaslar ve farklı tanımlar hasıl oluyor. Durum böyle olunca sinirlendiğimiz kişinin suratına "salak, geri zekalı, Allah'ın sakatı, körmüsün" diyerek lafı patlatırız.
Peki böyle sözlerle, özürlüyü ne yerine koyduğunuzu hiç düşündünüz mü? Ya da hakaret ettiğiniz o kişiyle yer değiştirmeyi düşünebildiniz mi? Düşünemezsiniz… İşte toplumsal ayıp bu bu düşüncelerde saklı. Dileriz bu yazımız kavram kargaşasını düşünemeyenlere bir mesaj olur.
Şimdi resmi kurum ve kuruluşlarda kullanılan mevzuat tanımlarına bir göz atalım: Sakat, özürlü, bedensel engelli, malûl, zihinsel, duygusal ve sosyal özellik, fonksiyon kaybı, organ yokluğu veya bozukluğu gibi terimler kullanıyor. Sıraladığımız örnekler, yönetmeliklere, örgütlere göre farklı tanımlar yapıldığını her yasa ya da her kurumun yaklaşımına göre tanımın değiştiğini gösteriyor. Bu tanımlar ne kadar iyi yapılırsa yapılsın, o tanım kaçınılmaz olarak özürlüye hizmette eksiklik içeriyor.
"Birkaç iyi adam" bu eksiklikleri gidermeye çalışıyor. Ne yazık ki bazı engelli yurtaşlarımız "Bana sakat, özürlü, engelli deme" diyerek sorunların çözümünü de ötelemiş oluyor. Önemli olan engelliye ne dendiğinin değil insanca yaşam standartlarının sağlanmasıdır. Özetle resmi terminolojiyi dile getirdik; gözlerimiz aydınlansın diye.